27 Nisan 2007’de bir grup gazeteci ile Mardin’in Midyat ilçesindeyiz.
Hasankeyf dolaşılmış, Midyat’ta yemek yedikten sonra herkes günün yorgunluğunu
geceye teslim ederek odasına çekilmiş...
Gecenin bir yarısı, “Genelkurmay, AKP hükümetine “e- muhtıra” verdi”
haberi yıldırım hızıyla yayılıyor.
Ve biraz sonra kaldığımız otelin önünde müthiş bir kargaşa...
Ellerinde meşaleler, yüze yakın insan “Asalım, keselim” diyerek,
bağırış çığırış içinde nümayiş yapmakta.
Herkeste bir telaş, bir korku...
Muhtıra verildi, ihtilal mi oldu acaba?
Fakat sabahleyin otelin kahvaltı salonunda Tuncel Kurtiz’i görecektim. Gece
oluşan kargaşanın bir dizi filmin
çekimi nedeniyle yaşandığını anlatacak, bu halimize kahkahalarla gülecektik..
Her zaman, her yerde, her durumda yüzünden gülümsemesi eksik olmadı.
1958 yılında Dormen Tiyatrosu’nda
başladığı oyunculuğu daha sonraları 60’lı yılların sonunda Adalet Partisi tarafından
yakılan “Devr-i Süleyman”, Nâzım Hikmet’in “Şeyh Bedrettin Destanı”, Hint
destanı “Mahabaratta” ile sürmüş, ama asıl ününü dizilerde yakalamıştı.
Alçakgönüllüydü, Etiler’den Bebek’e
halk otobüsü ile gitmesi bile bunun bir göstergesidir.
Kendini
övmeye yeltenmez, karşısındaki yüceltmeye çalışırdı.
“Sürü”,
“Yol” gibi filmlardeki başarısı nasıl unutulur.
Anılarını derlediği “Bölük Pörçük” kitabı yaşadıklarının bir özetidir.
Bu kitapta kendisinin de oynadığı, Yılmaz Güney’in Yol” filminin nasıl bir
festivale kaçırıldığının hikâyesini şöyle anlatacaktır:
“Ben gitmeseydim Umut gösterilemeyecekti. Birdenbire Cannes Film
Şenliği’ndeyim. Umut filmi gösteriliyor. Gönenç, Henrike, Geni ve Anna beni
Münih otobüs garından aldılar. Ben İstanbul’dan Bosfor Turizm ile çıktım.
Babam, İstanbul Vali Muaviniydi. O uzattı pasaportumu. Edirne’den çıksın demiş,
şube müdürü arkadaşı. Ben otobüsle, Arif Keskiner yani Çiçek Arif bir bavulun
içine doldurduğu Umut filminin kopyasıyla uçakla hareket ediyor Cannes’a. Film
coşkuyla karşılandı. İyi ki gitmişim. Çünkü ben gitmeseydim film
gösterilemeyecekti. Bobinler karmakarışık sarılıp bavula konmuştu. Filmi bilen
tek insan bendim orada. Doğru sıralama yapana kadar canımız çıktı, ama
yetiştirdik filmi.”
Reis Çelik’in yönettiği ve Tuncel Kurtiz’in başrolünü
oynadığı “İnat Hikâyeleri”
filmi, benim “Taş Olur, Beklerim” başlıklı şiirimin şu iki dizesisi onun gür sesiyle
başlar:
“Çıldır gölünde sazların serinliğine
bir keklik sürüsünün gölgesi düşmüş...”
Ne güzel okurdu şiirimi ve şiirleri...
Yazık ki, ölümün gölgesi de amansız ve zamansız bir biçimde üzerine düştü.
Usta, artık bundan sonra çok sevdiği zeytinlerin serinliğinde, İda dağının
keklik sürüleriyle birlikte yaşayacak.
03 EKİM 2013, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder