Cemal Süreya, ünlü şiirlerinden
“Göçebe”de Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuk ve Allah” kitabına şu üç mısra ile
değinir:
“Yabana mı atıyorum saat altı buçukları
Çocuk ve Allah’ın
en eski baskısını
Değil, değil bunların biri”
Cemal Süreya, İkinci Yeni şiirinden
söz ederken de “Bizim nesil bu kitaptan çıktı” diyecektir.
1940 yılında yayımlanan “Çocuk ve
Allah” Dağlarca’nın “Havaya Çizilen Dünya”dan sonra ikinci şiir kitabı...
1946’da CHP Şiir Yarışması’nda üçüncü
olan kitap, “Dağlarca’yı Dağlarca yapan kitap” olarak da bilinmekte...
Dağlarca, bundan sonra bütün ömrünce
şiir yazacaktır, 1950’li yılların sonunda kısa bir dönem kaleme aldığı düzyazıları
dışında...
Bir gün sormuştum, “Üstat, neden
şiir?”
Anlatmıştı...
“Çocuk ve Allah”ın yayımlandığı
yıllardır. Genç bir şiir heveslisi gelir, “Bana nasıl şair olunacağını anlatır
mısın?” der.
Dağlarca der ki:
“Tanrı, sana dese ki, kolundan birini
keseceğim, ama sen İstanbul’un en büyük şairi olacaksın.”
“İki kolumu da keserim.”
“Ayaklarını keseceğim, Türkiye’nin en
iyi şairi olacaksın.”
“İki ayağımın da kesilmesini
isterim.”
“Gövdeni ortasından ikiye böleceğim,
Balkanlar’ın en yetenekli şairi olacaksın.”
“O da kabulüm.”
“Kafanı keseceğim, dünyanın en
erişilmez şairi olacaksın.”
“Bu kadarı da fazla” der genç şair
adayı, “bütün bunlar şair olmaya değer mi?”
Dağlarca, devam ediyor: “Şiir öyle
bir tutkudur ki, elbette bütün bunlara değer. Benim, yazmak için kalem tutacak
iki parmağım ve görecek bir gözüm kalsın, işte bunlar şiir yazmam için
yeterlidir.”
Nitekim son nefesini verene kadar bu
inancını yitirmedi ve yalnızca şiir yazdı.
Şiire “İkinci Yeni” ile başlayan,
ardından ilk üç kitabı “Gül Yordamı”, “Ölü Bir Yaz” ve “Tutsak Kan”ı yakarak
sosyalist dünya görüşüne bağlanan Kemal Özer’e göre ise şiir, bir zanaatçılık
sorunuydu.
Şair elbette “tutku”ya, “esin”e, hatta
“yetenek”ini üst düzeyde tutmaya önem vermelidir. Ama bir zanaatçı titizliğiyle
çalışmasını da bilmelidir. Bir marangoz, demirci ustası nasıl daha çok çalışırsa
yaratıcılığı o kerte yükseliyorsa, şair de çalışmasıyla şiirini daha ileri
düzeylere çıkarabilir.
Fakat dün olduğu gibi bugün de şiir
âleminde “tutku”dan yoksun, yalnızca çalışarak ünlü olduğu sanılan yeteneksiz
“şiir yazıcıları”nın ortada dolaşması belki de bu yüzden...
Çünkü iyi ve sıkı şiir usta terzi
işidir; “konfeksiyon” işçiliği ile şiir yazıldığı dünyanın neresinde
görülmüştür?
*
15 Ekim Dağlarca’nın 5. ölüm yılı
idi. Kadıköy’de oturduğu evini gençlerin uğrak yeri olarak bir
çayevi-kütüphaneye dönüştürülmesini vasiyet etmişti. Vasiyeti hâlâ yerine
getirilmiş değil. Akıbetini bilen var mı?
24 EKİM 2013, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder