Akrabam kalmadı anılardan başka...
Gençliğin serin sularında sektirdiğim çakıl taşına yazdığım adının ilk
hecesinde kilitli kaldı dizlerinde uyuduğum kırık ikindilerin sessizliği...
Esir düştüm akşama...
İhtiyarlığıma rehin iki kış, bir yazdan kalan ömrümü kimsesiz bir adada
geçirmek isterdim; sol yanağının gamzesi yatağım olurdu, teninin kokusu
yorganım...
Dağ kekiği kokan
sabah seher rüzgârı,
soyunmuş karanlıktan
akşam çoban yıldızı
misafirliğe gelirdi.
Önce leylekler gitti, ardından sen; serçelerin içtiği bir avuç yağmur
suyunda kaldı dudağına sürdüğün rujun kokusu, sol kulağındaki küpenin ışıltısı,
sutyeninin memelerinin ucuna bıraktığı çizgi...
Gittin, açık kaldı intiharın kapısı...
Yıllar oldu
kimliksiz bir odada
beden ecele esir,
ruh kâfir...
Çürüyor ihtiyar ömrüm; nereye gitmek istesem sokaklar çıkmaz, dağlar
çıplak, gökyüzü dilsiz, alanların rengi solmuş, sen birlikte baktığımız
samanyolunda değilsin, yıldızlar firarda...
Peru’da bir sılam bile yok, kiralık dahi olsa...
Akrabam kalmadı yalnızlıktan başka...
EYLÜL 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder