İzin
ver, saçlarını okşayan rüzgârın serçe parmağı bu akşam hüznüme misafir olsun.
Göğsümde uyurken yanağının gamzesine sakladığım busenin kilidi açık kalsın;
bunun için, yalnız bunun için rüyalarından kalçalarının şehvetini çalmama izin
ver...
Dudağına
sürdüğün kırmızı rujun rengi perçemine kına, kokusu gönül yarama merhem olsun,
izin ver...
Seni
yasasız ve yasaksız sevmeme izin ver...
Semerkant’a
nasıl gidilir?
Dağın
yamacında yaprakları sararmış bir kavak...
Çevresinde
hiçbir canlının izi yok.
Bu
kaçıncı gündür o ağaca doğru yürüyorum.
Yürüdükçe
kavak benden uzaklaşıyor.
Sonunda,
gün ağarırken gölgesine ulaşıyorum.
Kavağın
dibinde bir cep telefonu,
adres
defterinde ölü arkadaşlarımın numaraları...
Kimi
arasam, yanıt vermiyor
oysa
hepsi yaşıyor rüyalarımda...
Üzümler
kararıyor, seraptan çıkmama için ver...
Semerkant’a
kimle gidilir?
Güneşin
kandilini söndürdüğümüz sabahçı kahvesinde bir bardak şekersiz çay ve tek
sigarayla beni bırakıp gittiğinde ardından el sallamama izin ver...
Kızıl
erik fırtınası başladı.
Semerkant’a
niye gidilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder