Ben değil, işin uzmanı Gemi Mühendisleri Odası
yetkilileri söylüyor: Haliç Yat Limanı
ve Kompleksi Projesi ile 70 yat kapasiteli iki yat limanı, 400 oda
kapasiteli iki 5 yıldızlı otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür
merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, bin kişilik cami ve otopark
yapılacak…
“Bu proje ile böylece 558 yıl boyunca endüstriyel
faaliyetin sürmekte olduğu ve bu yönü ile dünya üzerinde başka bir eşi
bulunmayan Tersane-i Amire’nin
en önemli parçası, bütünüyle üretim dışına itilmiş; dünyanın en eski ikinci
tersanesi, “metruk görüntüye sahip eski tersanelerin turizme kazandırılması”
adı altında ortadan kaldırılmış olacak...”
Tersane-i Amire bugün “metruk” görünümü ile bir şey
ifade etmeyebilir, ama “tarih” miadı dolmuş eşyalar misali bir kenara
atılamıyor.
Üstelik Tersane, örneğin “bedelli askerlik” gibi nice
ilk kez gerçekleştirilen işlerin de kaynağıdır.
II.Abdülhamit’in ilk dönemlerinde ve Meşrutiyet’te
memur maaşları her ay düzenli olarak ödenemektedir.
Çoğu memur, maaşını sarraflara faizle kırdırmakta,
sıkıntı içinde yaşamaktadır.
Faiz lobisi o zaman da vardı, ama memlekette çare
tükenir mi?
Bir ara, üç ambarlı Mahmudiye gemisi ile bir askeri
nakliye gemisi olan Taif, ahşap ve demir aksanları ayrılarak hurdaya çıkarılır.
Bahriye Nazırı Hasan Paşa da maliye hazinesinde para
olmadığı için bu iki geminin enkazını bahriye subaylarının maaşını ödemek için
kullanacaktır.
Bunun için bugünün maaş bordroları misali “maaş
kâğıtları” hazırlanır. Paşa da bu kâğıtların altına, örneğin “Maaşına karşılık
Taif vapurundan 500 kg enkaz verile…” yazar.
Kâğıdı alan hemen hurdacıya koşarak maaşını alacak,
hurdacı da “maaş kâğıdı”nda yazılı hurdayı kaldıracaktır.
Üstad Reşad Ekrem Koçu, “Tarihimizde Garip Vakalar”da
ilk “bedelli askerlik” uygulamasının Tersane gerçekleştiğini anlatır.
Tersane
havuzlarına gemi alınınca, havuzların suyu makinelerle değil, büyük bostan
dolaplarıyla boşaltılır; bu dolaplara da mandalar koşulur.
Askerlik çağına gelen yurttaşlardan parası olanlar ve
kuraları bahriyeye çıkanlar, “para bedeli” yerine “mandalı bedel” ödemekle
yükümlüdürler. Yani askerliğini bahriyede
yapacak olan bedelliler, kendi yerlerine havuz dolaplarına bir manda
gönderirler.
Asıl ilginci de sahibinin yerine hizmet süresini
dolduran mandaların boynuzlarının yaldızlanıp, terhis kâğıtlarının sırmalı
kordonlarla boynuzlarının arasına asıldıktan sonra sahibine törenle
verilmesidir.
Başa dönersek,
tamam Tersane günümüzde işlevini yitirdi; yerine otel, marina, kültür merkezi,
restoran, sinema falan yapılacak, ama bütün bunların yanında bir “manda”
heykelinin çok yakışacağını sanıyorum.
22 AĞUSTOS 2013,
BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder