1 Aralık 2011 Perşembe

TÜRKİYE’NİN AYDINLIK YÜZÜ İDİ

30 Eylül 1976’da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde savunmasını yaparken “Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum?” diye sormuş; yanıtını yine kendisi vermişti: “Yaşadığım çağa ve topluma karşı.”
Ve devam etmişti:
“Ya mahkemeler? Asla!”
Bir soru daha:
“Bilim adamının mahkemelere karşı sorumluluğu var mıdır?”
Yanıtı:
Hayır! Bilim adamı, bilimsel görevini yerine getirirken, mahkemelere karşı hesap vermez. Böyle bir yol tutulursa, o toplumda hem bilim ilerlemez, hem de tarihte çok acı örneklerini gördüğümüz büyük yanlışlıklar yapılmış olur mahkemelerce; giderek, adalet ağır yaralar alır.”
Emperyalizme, faşizme, kapitalizme karşı duran, kendi deyişi ile “Tam bağımsız, gerçekten demokratik, sömürüsü olmayan, ileri ve uygar bir Türkiye’yi yaratacak güçlerden yana olan” Server Tanilli iki gün önce, 80 yaşının sonbaharında aramızdan ayrıldı.
Server Hoca, 1980’den önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Devlet Tatbiki Güzelsanatlar Yüksekokulu’nda “Uygarlık Tarihi” dersi veriyordu.
7 Nisan 1978’de faşistlerin silahlı saldırısına uğrayınca, belden aşağısı tutmaz oldu. Fransa’ya gidip uzun yıllar Strasbourg Üniversitesi’nde çalıştı.
2000 yılında yurda döndü ve “Cumhuriyet” gazetesi ile “Adam Sanat” dergilerinde yazdı. Son yazıları “Sözcükler” dergisinde yayınlanıyordu.
1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkileyen “Uygarlık Tarihi”, “Devlet ve Demokrasi: Anayasa Hukukuna Giriş” kitaplarını yazdı.
“Uygarlık Tarihi” üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu.
Öteki kitapları arasında şunlar sayılabilir:
“Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?”, “Yüzyılların Gerçeği ve Mirası” “Candide ya da İyimserlik”, “Yaratıcı Aklın Sentezi: Felsefeye Giriş”, “Değişimin Diyalektiği ve Devrim”, “Dünyayı Değiştiren On Yıl”, “Fransız Devriminden Portreler”, “Anayasalar ve Siyasal Belgeler”, “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?”, “İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?”, “Din ve Politika”, “Voltaire ve Aydınlanma”.
2006 yılında da “Sertel Demokrasi Ödülü”ne değer bulunmuştu.
Server Hoca ile tanışıklığımız 1970’li yılların başına dayanıyor. “Uygarlık Tarihi”ni kitaptan önce teksir halinde okutuyordu. Bir gün telefon etmiş ve benim “Sayısız hamd ve minnet bir avuç toprağı can ışığıyla süsleyen halka yaraşır.” diye başlayan “Kitabe” şiirimi kitabında kullanmak istediğini bildirmişti.
Sonrasında Göztepe’de komşu da olduk.
Geçen yıl hastalığımda aramış, ama görüşmemiz mümkün olmamıştı.
Türkiye’nin aydınlık bir yüzü idi.
Yaktığı meşale hiçbir zaman sönmeyecek…

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

* “Hayali ihracat” 12 Eylül sonrası Turgut Özal dönemi ile girmişti hayatımıza. Günümüzde ise artık “hayali icraat” dönemine girmiş bulunuyoruz. Gazetelerin ekonomi sayfaları da “hayali icraat”lerin aynası. Bilindiği gibi “icraat” yapılan işler anlamına gelmektedir. Hükümetler de icraat yapmakla sorumludur, yapılan işlerden yani… Ama nedense toplumun gündemini yapılan işlerden çok, yapılacak işler oluşturmakta… Mesela bir işadamı finansmanını da hazırlamıştı, sahi ne oldu İstanbul’a ikinci Boğaz projesi?
* Şair Abdülkadir Budak’ın Ankara’da yayınladığı aylık şiir dergisi “Sincan İstasyonu” beşinci yılını doldurdu. Derginin 52. sayısında genç kuşak şairlerinin ürünleri yanında dünyada ve ülkemizde şiirin durumu da irdeleniyor.
* “Dinsel ya da siyasal bir inanç için savaşan kalabalıkları gördükten sonra, ekiminden daha fazlasını bildiğimi sanmıştım; şimdi biliyorum ki, aydın, kitapsız edemeyen kişi değildir yalnız, yaşayışını çok basit de olsa bir düşünceye bağlayıp ona göre düzenleyen kişidir.” (Andre Malraux: Altenburg’un Ceviz Ağaçları, YKY)

İNADINA ŞİİR

Mermi, eceline değdi ve orada kaldı.

01 ARALIK 2011, BİRGÜN

Hiç yorum yok: