29 Aralık 2011 Perşembe

KİTAPLAR NE OLACAK?

Melih Cevdet Anday ile yaptığım bir konuşma sırasında söz dönüp dolaşıp kitaplara gelmişti. Ömrünün son yıllarında, Moda’da, hani “Bakla sofa, nohut oda” derler ya, onun misali küçücük de olsa evinin her yanı kitaplarla doluydu.
Yılların birikimi kitaplar artık fazla geliyordu. Bir yandan kendisinin aldığı, bir yandan çeşitli yazarların, yayıncıların gönderdiği kitaplar önemli bir yığın oluşturmuştu.
Gerçi zaman zaman kitaplığı temizlerken kimilerini ayıklayıp yazın kaldığı Marmaris Ören’deki kitaplığına gönderse de eşi Suna Hanım, benim eşim gibi serzenişte bulunmaktan duramıyordu. Çünkü aynı sorun benim başımda da vardı.
“Ne olacak bunca kitap?” diye Melih Cevdet’e sormuştum:
“Bütün bu kitapları okudunuz mu?”
“Mümkün mü?” diye yanıtlamıştı, “Hepsini nasıl okurum. Ama kimilerini daha sonra okurum diye ayırıyorum. Böyleleri olduğu gibi, içlerinde 5-6 kez okuduklarım da var. Sonra bazıları başvuru kitaplarıdır, ansiklopediler gibi... Nasıl atarız onları?”
Geçen gün de “Guardian” gazetesi, kâğıda basılı gazete satışlarının geride kalan yıl içinde İngiltere’de yüzde 10 oranında düştüğünü bildiriyordu.
50 yıl önce de “Daily Mirror” ve “Daily Express” gibi ulusal gazetelerin tirajları dört milyonun üzerinde seyrederken, günümüzde İngiltere’nin en çok satan gazetesi “Sun”un, tirajı iki milyon altı yüz bin ilee sınırlı… Bu nedenle kâğıt baskıda müşteri kaybeden gazeteler dijital ortamda açığı kapatmaya çalışıyorlar.
Buna e-kitabın son yıllardaki hızlı yükleyişini de ekleyebiliriz
Bilim-kurgu yazarı Arthur C.Clarke’ın “Belki uzak görüşlü bir keşiş, basılı yayınları duyunca, bir gün binlerce kitap olacağı (tabii buna gazeteleri de katabiliriz) öngörüsüyle arkadaşlarını ‘Bu kitapları kim okuyabilir ki’ diyerek dehşete düşürmüştür.” sözlerini okuyunca evlerimizi dolduran kitaplar ve elbette gazetelerle aramızdaki maceralarımızı düşündüm.
Sahi, Clarke’ın deyişiyle “siberkıyamet” dehşetini yaşadığımız günlerde ne gibi öngörü ve kaygılarımız bulunacak?
15-16 yıl kadar önce Clarke, 2010 yılı için şu öngörülerde bulunuyordu:
“1. Fosil yakıtının kullanımı ve nükleer çağ sona erecek.
2. Taşınabilir enerji santralleri kurulacak ve artık kablo ağına gerek kalmayacak.
3. Ticari dönüşüm gerçekleşecek; bazı deneylerde şimdilik altın elde edildi ve ayrıca altından çok daha pahalı olan, Hidrojen bombasının içeriğindeki Tritium’a da rastlandı.
4. Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘Teknolojik Bozgunu’ndan sorumlu olan Washington bürokratları ve üniversite profesörlerinin çoğunun işine son verilecek.”
Clarke, “Ampul değiştirmeyi bilen kimse kaldı mı” diye sorduktan sonra günümüzde bilgi-eğlence patlamasından ciddi olarak endişe duyduğunun da altını çiziyordu.
Evet, yaşadığımız bu “siberkıyamet”te, bu bilgi-eğlence cehenneminde kitapların, hele de gazetelerin hükmü ne olabilir?

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

*Türk Tabipleri Birliği tarafından Sıvas’ta yakılarak öldürülen şair Dr. Behçet Aysan anısına verilen Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü bu yıl, Tozan Alkan’ın “Sana Şehir Gelecek” isimli yapıtı kazandı. Şiirlerini yoğun ve dingin söyleyiş ile insancıl bir öz üzerinde temellendirmesi nedeniyle oy birliği ile Alkan’a verilen ödülün seçici kurulu, Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Zeynep Oral, Turgay Fişekçi, Ali Cengizkan, Emin Özdemir ve Ahmet Telli’den oluşuyor.
*Aynı elbise, modasından on yıl önce giyilmişse “cüretkâr”, bir yıl önce giyilmişse “cesur”dur. Sonraları “şık”, birkaç yıl içinde “paspal” olacaktır. Yirmi yıla kalmadan “feci”, otuz yılda “tuhaf”, yüz-yüzelli yıl sonra ise artık “klasik”tir.
*Öğüt, zamanında taze yenmemiş bir ekmeği bir başkasına yedirme denemesidir. (Özdemir Asaf)

İNADINA ŞİİR

Orada, akşamın avlusunda
Akça kavakların gölgesi...
Ve o gölgenin çatı katında
Senin yüzün, benim o yüze hasretim

29 ARALIK 2011, BİRGÜN

Hiç yorum yok: