20 Ekim 2011 Perşembe

İŞÇİLER BİRLEŞİNİZ!

O zamanlar ülkede bugünkü kadar “ileri!” demokrasi yoktu. Özellikle kış günleri “Kuzey”den gelecek “komünizm” fırtınası beklenirdi. Fırtınanın habercisi de kırmızı kapaklı kitaplar, orak-çekice benzetilen desenler, izin alınmış bir toplantıda yapılanlar bir yana “köfteci”de konuşulanlar bile suç unsuru sayılabiliyordu.
Romanımızın yüz aklarından Orhan Kemal de üç arkadaşı ile bir “köfteci”de konuştukları için gözaltına alınanlardır.
Üstat bu konuda “şerbetli”dir.
Ne zaman ülkede “kuzey” rüzgârları esmeye başlasa soluğu sinemada alırdı. Bu arada evi aranır, belli yerlere haberler bırakılır; ancak fırtına dindikten sonra ortaya çıkardı.
Ben de gençliğimde bir sinema delisiydim. Üç film birden oynatan sinemalar vardı, öğle girerdim, akşam çıkardım.
Üniversiteli yıllarımda da soğuktan korunmak için sinema güvenli bir limandı. Evde soba yanmıyorsa at kendini sinemaya hem ısınırsın, hem filmi daha önce görsen de iyi bir uyku çekersin…
Ama sinema yapanlarla, çalışanlarıyla ülfetim pek olmadı.
Arkadaşım Ali Özgentürk sinemacıydı ama daha çok edebiyattan, şiirden konuşurduk. (Bir ara Süreyya Berfe ile “Asya “ adında bir kültür-sanat dergisi de çıkarmışlardı.)
Yavuz Özkan Yenikapı’da Kemal Bey’in kahvesine gelirdi, ikimiz de üniversitede öğrenci idik, daha çok tiyatro üzerine sohbet ederdik.
Geçenlerde Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “geç gelen ödüller” törenini izlerken bir film şeridi gibi 70’li yıllar geçti gözlerimin önünden…
1979 yılı “Çırak Aranıyor” kitabım çıkmış, “Çaylar Şirketten”in kırık dökük dizeleri cebimde, kentten kentte dolaşıyorum.
Niyetim Adana’ya gitmek, yolum Antalya’ya düştü.
Tam da film festivalinin içine…
O yıllar beş yıldızlı oteller bu kadar çok değil. Konuklar Orman Bakanlığı’nın Lara plajındaki tatil kampında kalıyor. Bakanlık Milli Selamet Partisi’ne bağlı, bu nedenle mutfak çalışanları MSP’li, garsonlar ise devrimci gençler... (Bir “ileri!” demokrasi örneği daha…)
Fakat gençlerin coşkusu festivalin her anına yansıyordu. Akşam Konyaaltı’nda konserler izleniyor, gece plajda “Derdalan” şarapları eşliğinde, şarkılar türkülerle sabaha kadar sürüyordu.
Yavuzer Çetinkaya Paris’ten yeni dönmüştü. Sanırım ilk kez yapılan Altın Portakal Şarkı Yarışması’nda birinci olmuştu.
Festivalin en iyi filmi mi? Senaryosunu yazıp yönettiği Yavuz Özkan’ın “Maden”…
“Maden” üç ödül daha alacaktı. En iyi erkek oyuncu Tarık Akan, en iyi kadın oyuncu Hale Soygazi, en iyi yardımcı kadın oyuncu Meral Orhonsay…
Sonraki yıllarda ödül alan filmleri, yönetmenlerini ve oyuncuları medyada izlediniz.
Şimdi yağcılar-yağdanlıkçılar Tarık Akan’a, Rutkay Aziz’e saldırıyorlar. Onlar o zaman da özgür düşüncenin timsali idiler, bugün de…
Saldırganlar önce kendi geçmişlerine baksınlar.
Akan da, Aziz de tutarlı davranışlarıyla o gün de, bugün de kaya gibi duruyorlar.
“Netekim” eyvah eyvah ki, 12 Eylül bütün bir yaşam alanına olduğu gibi sinemaya da keskin kılıcını indirmişti. Yılmaz Güney yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Zeki Ökten, Şerif Gören, Atıf Yılmaz, Ali Özgentürk, Tarık Akan gibi ustalar önceleri “Papirüs”te, sonraları “Çiçek Bar”da bir “yuvarlak masa” çevresinde otağ kurdular.
“Kuzey” rüzgârları fırtınalara dönüşmüştü çünkü…
“Maden” filminin özünü mü sordunuz?
Filmin son cümlesi her şeyi anlatmaktadır:
“İşçiler birleşiniz.”

***
AB uyum yasaları, Kopenhag kriterleri, Venedik sözleşmelerinde “ayarlama” yaparak Avrupa yaşam standartlarına erişmiştik. “Pırlanta”da geçmiştik bile. Bir tek sigara ve alkol kalmıştı. Onları da “güncel”leyince “ef-kâr”ı bırakıp “muhafaza-kâr” mertebesine ulaşmış olduk. “Kâr”lar böylece “muhafaza” altında, yetkiyi de siz verdiniz, niye yakınıyorsunuz?

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

* ETİ Çocuk Tiyatrosu Charles Perrault’un yapıtından, Gülen İpek Abalı tarafından uyarlanan “Çizmeli Kedi” oyunu ile 15 ekimde Terakki Vakfı Kültür Merkezi’nde ilk gösterimini gerçekleştirdi.
* 15 Ekim 2008’de aramızdan ayrılan, Cumhuriyet Dönemi modern Türk şiirinin öncü şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, vefatının 3. yılında Çocuk Vakfı tarafından Karacahmet Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı.
* “Bir adamın anlattığı hikâyelerin hatırlanması o adamı ölümsüz kılar.” (Daniel Wallace: Büyük Balık, Yapı Kredi Yayınları)

İNADINA ŞİİR

Henüz kurumadan güneşin turuncu kumu
bugün de hülyasından damıt uykumuzu

20 EKİM 2011, BİRGÜN

Hiç yorum yok: