1 Mart 2015 Pazar

BİR TEVAZU TİMSALİ...

Ortaokulda bir gecede okuyup bitirdiğim iki roman vardır. Biri Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler”i, öteki Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i...
Diyeceğim, Yaşar Kemal’den önce “İnce Memed”i tanımıştım ve romanın o son cümlesi yıllardır aklımdadır: İmi timi belirsiz oldu...
Fakat üç dört yıl sonra, Türkiye İşçi Partisi kongresinde Yaşar Kemal ile tanışacak, ayaküstü bir konuşma dahi yapacaktım. Hiç yüksünmeden, tevazu içinde bir lise öğrencisinin sorularını yanıtlayacak ve ben konuşmayı yönettiğim okul dergisi “Genç Kalemler”de yayımlayacaktım.
Ve 70’li yılların başında da neredeyse her hafta görebilecektim.
Oğuz Akkan’ın kurucusu olduğu Cem Yayınevi, o yıllarda bir edebiyat mahfeli idi.
Cağaloğlu’nda, Vilayet’in altındaki “Görsel Han”da bulunan yayınevinin müdavimleri arasında kimler yoktu ki?
Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet Anday, Dağlarca, Yaşar Kemal, Tarık Dursun K., Bekir Yıldız ve daha niceleri...
Çünkü şiir olsun, roman olsun o yıllarda bir çok yazarın yapıtı Cem Yayınevi etiketini taşıyordu.
Ben bir yandan “Cumhuriyet” gazetesinin düzeltme servisinde çalışıyor, bir yandan da Cem Yayınevi’nin bastığı kitapların düzeltilerini yapıyordum.
1974 yılı olmalı, Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanı yayımlandı.
Yedi yüz küsur sayfalık, büyük bir roman...
Aşırı titizlik göstererek, büyük bir dikkatle romanın düzeltisini yaptım, hatta kimi sorunlu yerlerini Yaşar Kemal yayınevine geldiğinde bizzat kendisine sordum.
 Nihayetinde roman kitap olarak basıldı.
Üç dört gün sonra Yaşar Kemal geldi yayınevine.
Romanın yayımlanışından pek hoşnut gibi değildi.
“Romanda büyük yanlış var” diye söyleniyordu.
Sorun anlaşıldı.
Romanın sonunda bir kaç kez, arka arkaya “O güzel adamlar o güzel atlara bindiler gittiler” cümlesi geçiyordu. Bu cümlenin biri, nasıl olmuşsa romandan atılmıştı.
Yaşar Kemal canı bu nedenle sıkkındı.
Ben düzelti yaparken böyle bir cümleyi attığımı hatırlamıyordum.
Roman, “Yelken” matbaasında dizilmişti, matbaanın sorumlusu ise “Topal Erdoğan”dı.
Hemen Erdoğan Usta arandı, müsveddeler getirildi. Görünürde bir sorun yoktu.
O yıllar kurşun harflerle dizilen kitaplar, 16 sayfalık formalar halinde basılıyordu.
“Demirciler Çarşısı Cinayeti”nin son üç-dört satırı bir forma için yeterli görünmüyordu. O fazla üç-dört satır için ya yarım forma daha kağıt harcanacak, ya da atılacaktı.
Erdoğan da Usta yarım forma uğruna o üç-dört satırı harcamıştı.
Savunmasını ise şöyle yapacaktı:
“Yaşar abi, anladık yahu, o güzel adamlar o güzel atlara bindiler gittiler. Tamam da bunu sekiz-on kere söylemenin ne anlamı var?”
Yaşar Kemal’in kahkahası yayınevinde bir bomba etkisi yaratmıştı.


01 MART 2015, Cumhuriyet, Yaşar Kemal eki...

Hiç yorum yok: