Doksanlı yılların sonlarında Adana Seyhan
Belediyesi’nin davetlisi olarak bir grup yazar ve gazeteci ile Yaşar Kemal’in
köyü Hemite’ye gitmiştik. Ünlü yazarımızın köyünü ziyaretimizin asıl amacı,
Metin Deniz’in yapacağı heykelinin yerini tespit etmekti.
Hemite, Anavarzaların eteğinde küçük bir köy.
Köyün ortasından suyu kurumuş bir çay geçiyor: Hemite çayı…
Yamaçlarındaki küçük tepelerin üzerinde, çakır
dikenleri arasında birkaç inek otlamakta…
Bu sırada Yaşar Kemal’e sormuştum:
“Yaşar abi İnce Memed’de, Demirciler
Çarşısı’nda sayfalarca anlatıyorsun, Anavarzalar’dan bir sel koptu, Hemite
taştı, Meryemce sularda sürüklendi, diye. Her önüne kattığını silip süpüren bu
küçücük dere mi? Bu tepeler mi çakır dikenlerinin savrulduğu o heybetli
dağlar?”
Yanıtını Oktay Akbal vermişti:
“Sen bu gördüğüne inanma, Yaşar Kemal’in
yazdıklarına inan. Romancı muhayyilesi yanılmaz.”
İşte o “muhayyile” idi yerelden evrensele
gidiş yolunun kilometre taşlarını döşeyen...
Yaşar Kemal doğaya da, insana da bir candan
arkadaşı, bir öz kardeşi gibi bakıyordu çünkü...
Bir konuşmamızda şöyle
demişti:
“Çukurova, benim doğduğum topraklar olduğu kadar, benim
romanlarımın da toprağıdır. Ama doğduğum toprak ayrıdır, yarattığım toprak
ayrı. Bir şey daha var: İnsanoğlu ne kadar doğayla zenginleşirse, hayal gücü
artar, imajinasyonu çok daha genişler. Onun için Çukurova, benim düşlerimin
Çukurovası’dır. Gerçek değil mi? Elbette gerçek...”
Bir tevazu timsali idi.
70’li yılların başlarında Basınköy’de
oturuyordu. Yazdıkları kırk dile çevrilmiş, bir çok ödül almış bir büyük yazarı
kimi günler, ya Taksim’e, ya Cağaloğlu’na gitmek için belediye otobüsünün arka
sahanlığında görmek mümkündü.
Bu, onun için çok doğaldı. Çünkü anlattığı
insanlar gibiydi.
Ayrıca hiç de tarafsız değildi, bir dünya
görüşünün adamıydı. Yüreği hep solda attı; ezilenin, çaresizin safında yer
aldı.
Zeki, esprili idi; kahkahası Anavarzalardan
kopan yel gibiydi.
Bir gün Aziz Nesin ile karşı karşıya dururlar…
Söz kitaplardan açılır. Aziz Nesin, yazdığı kitapların
yüze ulaştığını söyleyecek olur...
Yaşar Kemal, hemen sözün önünü keser:
“Senin yüze yakın kitabın var, ama boyun benden kısa
olduğu halde boyunun yarısı kadar. Ben ise 36 kitap yazdım, üst üste
koyduğumuzda benim boyumu geçiyor.”
Aklını kurcalayan bir düşünü de şöyle ifşa
etmişti:
“Bir niyetim var.
Sadece ve sadece bir akarsuyu yazmak istiyorum. Onun trajedisini yazmak
istiyorum. Elli yıldan fazladır ki,
aklımda bu...”
Ve debisi yüksek uzun bir akarsu gibi gelip
geçti dünyamızdan...
Kaç gündür bir şiirimin adı düşmüyor dilimden:
“Türkçem bitti, yanmışım.”
05
MART 2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder