Ülkemizde ilk Balzac çevirmenlerden, araştırmacı yazar Şerif Hulusi,
1930’lu yıllarda Şehzadebaşı’nda bulunan bir “Halk Kıraathanesi”nden söz eder.
Karşılıklı iki duvarı da aynalı bir kıraathanedir burası...
Duvar diplerindeki peykelerde oturan müdavimler, kendilerini aynalarda
seyreder ve Şerif Hulusi’nin deyişi ile
“her gün biraz daha eridikleri kuruntusuna kapılırlar”...
Kahve
ocağı dört-beş basamakla çıkılan sofanın sağındadır; solunda ayakyolu, ortada ise
büyük bir briç masası bulunur.
Briç masasının baş oyuncularından biri operetçi Muhlis Sabahattin’dir...
1001 Gece denemelerinin nakış ustası Salâh Birsel, “Kahveler Kitabı”nda
Şerif Hulusi’nin tanıklığı ile Sait Faik’in gençliğinde yaşadığı bir kumar
olayını anlatır:
Bir kış günü pokerci Abdullah Bey, “Halk Kıraathanesi”ne uzun boylu bir
gençle gelir.
Bu genç, Sait Faik’tir.
Az sonra psikoloji ve felsefe alanındaki çalışmaları ibe bilinen
Mustafa Şekip Tunç’un kardeşi Münip Bey de damlar kahveye.
Pencere yanındaki bir masada dört kişi pokere
otururlar.
Şerif Hulusi oynamaz.
Ama Sait’in yanında onları seyretmektedir.
İyi kâğıt geldiği zaman Sait gizlice Şerif Hulusi’nin
bacağını çimdikler.
Sait hem poker oynamakta, hem de arada bir cebinden
bir stafilina (bir çeşit rakı) şişesi çıkarıp dikmektedir.
O akşam Sait çok ütülür.
Bir ara Şerif Hulusi’nin kulağına:
“O yandaki hergele ile öteki, kâğıt düzüyorlar!”
Turlara gelindiğinde Sait adamakıllı içeri girmiştir.
Bir ara şöyle bir kıpırdanır.
Münip Beyin bileğini yakalar, sonra da suratına da
tokatı şaplatır:
“Seni eşşoğlu eşşek! Kâğıt düzmek ha!”
Sait bir yumruk daha atar.
Tokat üzerine ayağa kalkmış olan Münip Bey yeniden
iskemlesine yıkılır.
Kahvede bir suskunluk.
Sait yaptığından utanmıştır.
Dağılan saçlarını düzelttikten sonra sofaya doğru ağır
ağır ilerler.
Muhlis Sabahattin’in önünden geçerken selam verir,
kendisini özürlü göstermek için de:
“Onun yaptığını size yapsalar yutar mıydınız?”
Muhlis Sabahattin elindeki kâğıtları masanın üstüne bırakmıştır.
Öfkesi nedeniyle gözünden düşen monoklunu yeniden sol gözüne
yerleştirir:
“Ulan hıyar, hilesiz kumar olur mu?”
*26
Şubat 2015’te bu köşede çıkan “Şairin Tokatı” başlıklı yazının devamı...
19
MART 2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder