2014’ün 13 mayısı
haber düştü takvime
kömür oldu Soma’da
gençliğimin mezarı
Madenin içi soğuk
madenin içi kara
on dokuz yaşında
ömrüm kaldı Soma’da
Çizmelerim çelikti
çoraplarım delikti
elimde nasır tutan
terim kaldı Soma’da
Nişanlımın tülbendi
kefenim olsun benim
bir tutam da saç
teli
toprağımı süslesin
Susadım kana kana
kömür kokan babamı
koklasam bir daha
su ne gerek bana
Çam dalında ardıç kuşu
bıldır nerde
geçirdin kışı
söndü fenerimin
ışığı
karanlığa kaldım
Soma’da
Seslenirim sesime
ses veren yok ocakta
kül olmuş yüreğimden
feryadım çıkar
bacada
Acelen ne idi ecel
kim dedi hemen gel
kömür ocak, ömrüm yel
ateşim kaldı Soma’da
Anamın göz yaşıyla
koyun beni toprağa
mezar taşı istemem
bir avuç kömür yeter
mezarımın başında
İletişim araçlarının bugünkü kadar gelişmediği zamanlarda halk içinde destan yazanlar vardı. Toplumu sarsan kimi olayları günü, tarihi, oluşum biçimiyle şiir olarak kâğıda döker, “destan” adını verdikleri bu şiirleri sokaklarda bağıra çağıra okuyarak satarlardı. Aşağıda yer alan şiirimin de bu destan niyetine okunmasını isterim.
26 HAZİRAN 2014, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder