10 Haziran 1914’te Trabzon’da doğdu. Şair ve dilci Samih Rifat’ın
oğlu. Asıl adı Ali Oktay Rifat. 18 Nisan 1988’de İstanbul’da aramızdan ayrıldı.
*
Elli yıla
yaklaşan bir şiir birikimi.
Orhan Veli ve
Melih Cevdet Anday’la Garip şiirinin üçüncü ayağı. “İkinci Yeni” bulvarının Perçemli Sokak’ı.
Elleri Var
Özgürlüğün: 27 Mayıs anayasasında onun da parmak izleri yok mu?
Ve hâlâ
denize doğru konuşuyor: Bir Cigara İçimi.
*
Bir elmada
evlere bir mevsim dolduran şair.
*
“Şiir olmasaydı, yaşama dediğimiz oluşun
çarklarından biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı, ama insanlar sevişmez,
öpüşmez, yarınların yeni düzenine şiirli dünyanın hızıyla kavuşamazdı.”
Ya şiirimizde
bir Oktay Rifat olmasaydı?
Kıyamet
kopmazdı ama Türkçemiz mutlaka çıplak, şiirimiz dilsiz kalırdı.
*
Dönemlere
değil ödüllere ayırmalı şiirinin yaşadığı evreleri.
Karga ile
Tilki: 1955 Yeditepe Şiir Armağanı.
Şiirler: 1970
Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü.
Bir Cigara
İçimi: 1980 Sedat Simavi Vakfı Ödülü.
Dilsiz ve
Çıplak: 1984 Behçet Necatigil Şiir Ödülü.
*
Tabağında bir
bulut, kadehinde gökyüzü...
*
Okul dergisi
“Sesimiz”i saymazsak, ilk şiirini 22 yaşında “Varlık” dergisinde yayınlamış.
(“Ezâ,” 15 Aralık 1936)
“Göründü gökyüzünde martılar
Nerede hasret kaldığım
deniz?”
Gökyüzünün martılarla
örtüldüğü bir gün, Orhan Veli ve Melih Cevdet’le gelen Garip’lik. Orhan
Veli’nin deyişiyle “her türlü şairanelik ve sanatlardan uzak, akılla yazılan,
ölçü ve uyaktan arınmış şiir”ler.
*
Yıl: 1945: Güzelleme. İlk
kitabı. Halk şiirinin biçimlerine öykünerek ölçüyü uyağı kullanmış, Garip’teki
şiirleri yazan o değil sanki.
Şöyle diyor Cemal Süreya: “Daha
ilk şiirlerinde beliren bir özelliği var Oktay Rifat’ın: Birdenbirelik.”
Birdenbirelik; Daha sonra
bütün şiirlerinin izleği olacak.
*
Adı üstünde Yaşayıp Ölmek Aşk
ve Avarelik Üstüne Şiirler. Küçük adamın ruh hallerinden toplumculuğa yöneliş.
*
Aşağı Yukarı ve Karga ile
Tilki.
Özgür bir söyleyişin dip
sularına şiirini oltasını bıraktığı yıllar.
*
“Kelimeleri kullanmak, göz
önüne birtakım görüntüler getirmek, gerçekle oynamak, gerçeği kurcalamakla
birdir.” Sonuç: Perçemli Sokak. Her sözcük kendi başına özerkliğini kazanma
yolunda.
*
“Telefon”: İşte onun şiirinin aydınlık
kilometre taşlarından biri daha.
*
Bütün şiirlerinin ortak
paydası: Şiirin bir dil oluşunu kavratması. Türkçenin olanaklarını sonsuzca
kullanmanın yollarını araştırması.
Memet Fuat’ın deyişiyle “Her
türlü biçimi, bu arada eski kalıpları çağdaş şiire kazandırışı, şiirlerinin
yapısını işlerkenki yenilikçi, araştırıcı yönelişlerini hep bir kusursuzluğa
ulaştırışı...”
*
Güzel günlerin sokaklarının,
köşe başında insanın yakasını bırakmayan leylak kokularının, güneşi elinde elma şekeri gibi taşıyan günlerin şairi...
*
Son sözü yine, Turgut Uyar’a
göre hiçbir kitabına almadığı bir şiiriyle o söylesin:
GÜVERCİN
San Marco meydanında dost
olduğum güvercin
Bir Alman misillemesinde
Kurşuna dizilmediyse eğer
Venediğe gider
Ben kuşumu bulurum
Ben kuşumu bilirim
Milyon güvercin içinde
12 HAZİRAN 2014, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder