13 Haziran 2014 Cuma

OKTAY RİFAT 100 YAŞINDA...

10 Haziran 1914’te Trabzon’da doğdu. Şair ve dilci Samih Rifat’ın oğlu. Asıl adı Ali Oktay Rifat. 18 Nisan 1988’de İstanbul’da aramızdan ayrıldı.
*
Elli yıla yaklaşan bir şiir birikimi.
Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday’la Garip şiirinin üçüncü ayağı. “İkinci Yeni” bulvarının Perçemli Sokak’ı.
Elleri Var Özgürlüğün: 27 Mayıs anayasasında onun da parmak izleri yok mu?
Ve hâlâ denize doğru konuşuyor: Bir Cigara İçimi.
*
Bir elmada evlere bir mevsim dolduran şair.
*
 “Şiir olmasaydı, yaşama dediğimiz oluşun çarklarından biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı, ama insanlar sevişmez, öpüşmez, yarınların yeni düzenine şiirli dünyanın hızıyla kavuşamazdı.”
Ya şiirimizde bir Oktay Rifat olmasaydı?
Kıyamet kopmazdı ama Türkçemiz mutlaka çıplak, şiirimiz dil­siz kalırdı.
*
Dönemlere değil ödüllere ayırmalı şiirinin yaşadığı evreleri.
Karga ile Tilki: 1955 Yeditepe Şiir Armağanı.
Şiirler: 1970 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü.
Bir Cigara İçimi: 1980 Sedat Simavi Vakfı Ödülü.
Dilsiz ve Çıplak: 1984 Behçet Necatigil Şiir Ödülü.
*
Tabağında bir bulut, kadehinde gökyüzü...
*
Okul dergisi “Sesimiz”i saymazsak, ilk şiirini 22 yaşında “Varlık” dergisinde yayın­lamış. (“Ezâ,” 15 Aralık 1936)                                                   
“Göründü gökyüzünde martılar
Nerede hasret kaldığım deniz?”
Gökyüzünün martılarla örtüldüğü bir gün, Orhan Veli ve Melih Cevdet’le gelen Garip’lik. Orhan Veli’nin deyişiyle “her türlü şairanelik ve sanatlardan uzak, akılla yazılan, ölçü ve uyaktan arınmış şiir”ler.
*
Yıl: 1945: Güzelleme. İlk kitabı. Halk şiirinin biçimlerine öykünerek ölçüyü uyağı kullanmış, Garip’teki şiirleri yazan o değil sanki.
Şöyle diyor Cemal Süreya: “Daha ilk şiirlerinde beliren bir özelliği var Oktay Rifat’ın: Birdenbirelik.”
Birdenbirelik; Daha sonra bütün şiirlerinin izleği olacak.
*
Adı üstünde Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler. Küçük adamın ruh hallerinden toplumculuğa yöneliş.
*
Aşağı Yukarı ve Karga ile Tilki.
Özgür bir söyleyişin dip sularına şiirini oltasını bıraktığı yıllar.
*
“Kelimeleri kullanmak, göz önüne birtakım görüntüler getir­mek, gerçekle oynamak, gerçeği kurcalamakla birdir.” Sonuç: Perçemli Sokak. Her sözcük kendi başına özerkliğini kazanma yolunda.
*
 “Telefon”: İşte onun şiirinin aydınlık kilometre taşlarından biri daha.
*
Bütün şiirlerinin ortak paydası: Şiirin bir dil oluşunu kavratması. Türkçenin olanaklarını sonsuzca kullanmanın yollarını araştırması.
Memet Fuat’ın deyişiyle “Her türlü biçimi, bu arada eski kalıpları çağdaş şiire kazandırışı, şiirlerinin yapısını işlerkenki yenilikçi, araştırıcı yönelişlerini hep bir kusursuzluğa ulaştırışı...”
*
Güzel günlerin sokaklarının, köşe başında insanın yakasını bırakmayan leylak kokularının, güneşi elinde elma şekeri gibi taşıyan günlerin şairi...
*
Son sözü yine, Turgut Uyar’a göre hiçbir kitabına almadığı bir şiiriyle o söylesin:

GÜVERCİN

San Marco meydanında dost olduğum güvercin
Bir Alman misillemesinde
Kurşuna dizilmediyse eğer
Venediğe gider
Ben kuşumu bulurum
Ben kuşumu bilirim
Milyon güvercin içinde


12 HAZİRAN 2014, BİRGÜN

Hiç yorum yok: