Bir tulumbanın
başında durmuşlar. O, su çekiyor; ustası ellerini yıkayacak. Ellerini değil,
bütün bir günün kirini, pasını. Kolu tulumbanın kolunun kalınlığında, elleri ise
neredeyse ustasının ellerinin iriliğinde...
“Bu yıl da
başardılar, şimdi sıra sizlerde...” diyor duvardaki afiş. O, afişin altında
durmuş. Sağ elinde boya sandığı, koltuğunda oturağı bir teneke. Gözlerinin
ışığı afişteki yazı üzre mi düşmüş, yoksa başaranların fotografisine mi?
Başarmaması için bir neden mi var?
Perdede
fotoğraf sanatçısı Aclan Uraz’ın çektiği “Çocuk İşçiler”in
görüntüleri akıyor.
Hepsinin
gözlerinde geleceğimizin ışıltısı.
Hepsinin
ellerinde geleceğimizin gücü, kuvveti.
Hepsinin
yüreğinde geleceğimizin güvencesi.
Çocukluklarından
önce elleri büyümüş çocuklar.
Umutlarından
önce yürekleri çiçek açmış çocuklar.
Oyun
saatlerini “iş” saatlerine rehin bırakmış çocuklar.
Her çocuğun
öyküsü yaşanmış ve yaşanacak bir ömrün öyküsü. Tabii Adapazarı’nda torna
tezgâhı başında “Dikkatli ol, kaza geliyorum demez” uyarısının altında
canından olmazsa...
Geçen hafta bugün “Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü” idi.
“İstanbul
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi”, “İFSAK” ile ortaklaşa üç gün süren bir
etkinlik düzenledi.
Toplantının açılış
konuşmasını yapan Dr. Ercan Duman, çocuk işçiler konusunda çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
“İstanbul İşçi
Sağlığa ve İş Güvenliği Meclisi”nin raporuna göre güvencesizliğin kaynağını
ailelerin yoksulluğu, köyden kente göç, eğitime ulaşamama, eğitim sistemi ve
sermayeleştirme süreci ile birlikte kapitalizmin duyduğu ucuz emek gücü
gereksinimi oluşturmakta…
Sonuç olarak da
çocuk işçiler ölüyor ve ölmekte.
Geçen yıl yaşamını
yitiren 1235 işçinin 59’u, bu yılın ilk dört ayında ölen 396 işçinin 17’si
çocuk işçi…
Küratörlüğünü
fotografi ustası İsa Çelik’in yaptığı “Çocuk İşçiler” konulu bir serge açıldı.
Yine bir başka
fotografi ustası Aclan Uraz, aynı konuda bir dia gösterisi sundu.
Toplantı sanatçı İrfan
Ertel’in müzik dinletisi ile sona erdi.
Bu arada şimdiye
kadar çocuk işçileri konu alan şiirlerimden dolayı ben de onur konuğu idim.
Ben de o çocuk
işçilerden biri idim, çocukluğum ve gençliğim çeşitli işlerde çalışarak
geçmişti, hayatımdan damıttığım o şiirlerden okudum.
Onlardan birini paylaşmak
istiyorum
DOKUMADA
ÇALIŞAN KIZLAR
Dokumada çalışan kızların
günleri naylon iplik, ucuz keten
emeğin, alınterinin ve aşkın
kanı damlar kirpiklerinden
Erimiş tırnaklarında al kına
tuzlu badem, eğlencelik
gençliği solmuş tül gelinlik
o çocuk yüzlü hanlarda
Çoğu hiç uyumuyor geceleri
çoğu yazlık sinemada, şarkılarda
güneş girmeyen bir romanda
bakışı aydınlık sevgili
Dokumada çalışan kızların
ben de karışsam aralarına
kuş olup konsam avuçlarına
dokusam onlarla kumaşını acının
Onlar ki yüreklerinden başka
öderler rüşvetini herşeyin
acılarından, umutlarından başka
aşkın, alınterinin ve emeğin
19 HAZİRAN 2014, BİRGÜN