6 Aralık 2013 Cuma

AYDOĞDU BİLİNÇALTININ İZİNDE...

Gün bitti, ağaçta neş’e söndü,
Yaprak âteş oldu, kuş da yâkut;
Yaprakla kuşun parıltısından
Havzın rengi erguvâna döndü.

Habip Aydoğdu’nun resimlerini nerede görsem aklımın dehlizine Ahmet Haşim’in “Ağaç” şiirinin imgeleri düşer.
Onun resminde de renk bir ateş kırmızısı, kuşlar yakut misali, tuval erguvan çümbüşüdür çünkü…
Haşim’in çok kullandığı “ateş” imgesi, doğada “kırmızı”nın çeşitli tonlarını simgelemektedir.
Aydoğdu da “kırmızı”yı tuvaline o kadar çok çeşidiyle nakşetmiştir ki, o artık onun “Habip’in kırmızısıdır.
Bir konuşmamızda anlatmıştı:
“İlk sergimi işlerini 1976’da Mardin'in Nusaybin ilçesinde askerdeyken yapmıştım. Askeriyede ıstampa mürekkebi adı verilen bir mürekkep vardır. Kırmızı renklidir ve mühür basmak için kullanılır. Elimde bir tek o mürekkep olduğu için resimlerimde kullandım. Ondan sonra da kırmızı benimle bütünleşen bir renk oldu.
Kırmızı resimde de, şiirde de aşkın ve isyanın rengi değil midir?
Her resmin bir şiir lezzeti sunmasının nedeni de bu olsa gerek…
Aydoğdu, 1976’daki ilk sergisinden bu yana yaşamla resim arasındaki gizli bağı koparmadan resim dilini sürekli zenginleştiren bir sanatçı. Yaşadığı döneme tanıklık eden resimleri 1980’li yılların ortalarında; “Sokaklar Çığlık Çığlığa” adıyla sergilenmişti.
Aslında kişisel öyküsü kendi kuşağının da öyküsüdür.
70’lerdeki gerçekçi yaklaşımı, 80’li yıllara doğru yerini simgesel anlatımlara bıraktı; 90’lı yıllarla birlikte tuval resminin ötesinde farklı araç ve gereçleri de anlatım malzemesi olarak kullanmaya başladı.
Habib Aydoğdu, şimdi de 20122013 yıllarını kapsayan bir çalışma ile izleyici karşısında: “Kenar Notları”…
Bu sergisiyle Aydoğdu, sanat/karalama defterindeki iç içe geçmiş imge ve notlarından yola çıkarak hayat ve sanatla kurduğu ilişkiyi, bir başka deyişle bilinçaltının izlerini öne çıkarmayı amaçlıyor.
 Doğaçlamaların, düşüncelerin, performansların, yapma etme eyleminin süreçlerine daha yakından bakabilmeyi ve dünyayı sanatçı üzerinden okuyabilmeyi sağlayacak bir kesit sunmaya çalışıyor.
Ömrü boyunca hemen her gün kâğıtlara, ajandalara, defterlere bir şeyler çizmeyi, boyamayı, yazmayı sürdüren bir sanatçı Aydoğdu. İç dökmeleri, dertleşmeleri, düşünceleri, duyguları, bir başka deyişle “kendi olmaktan vazgeçmeyiş”i bu günlüklerde kayıtlı çünkü.
Habip Aydoğdu, atölyesinin gizlerini taşıdığı sergide defterinin karıştırılması, notlarının okunması, iç dünyasının keşfedilmesi için izleyicisini beklemekte…
Aydoğdu’nun kişisel tarihine, sanat yapma ve düşünme süreçlerine ilişkin önemli ipuçları veren, küratörlüğünü Zeynep YasaYaman’ın yaptığı “Kenar Notları” sergisi, 30 Kasımda Ankara ARETE Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergi 1 Ocak 2014’de kadar izlenebilecek.

AYDOĞDU’NUN NOTLARI’NDAN

*Resmimin başlama sürecinin tabii ki düşünsel geçmişi var. Her yeni resmimin bir önceki ya da daha önceki resimlerimle başladığını söylersem daha doğru olur...
*Yaratıcı ressamlar analarının rahminden değil, çizgisinden, firçasından, renginden, çılgınlığından, düşüncelerinden ve hayallerinden doğar. Hayata karşı hınzır olmak lazım. Hınzır ve tutkulu...
*İnsan her türlü malzeme, yöntem ve teknikle resim yapabilir. Boyadan, tuvalden uzak durabilir. Herkesin görselliği kendine. Resim öldü. Yaşasın resim!


05 ARALIK 2013

Hiç yorum yok: