Gün bitti, ağaçta neş’e söndü,
Yaprak âteş oldu, kuş da yâkut;
Yaprakla kuşun parıltısından
Havzın rengi erguvâna döndü.
Habip Aydoğdu’nun resimlerini nerede görsem
aklımın dehlizine Ahmet Haşim’in “Ağaç” şiirinin imgeleri düşer.
Onun resminde de renk bir ateş kırmızısı,
kuşlar yakut misali, tuval erguvan çümbüşüdür çünkü…
Haşim’in çok kullandığı “ateş” imgesi, doğada
“kırmızı”nın çeşitli tonlarını simgelemektedir.
Aydoğdu da “kırmızı”yı tuvaline o kadar çok
çeşidiyle nakşetmiştir ki, o artık onun “Habip’in kırmızısıdır.
Bir konuşmamızda anlatmıştı:
“İlk
sergimi işlerini 1976’da
Mardin'in Nusaybin ilçesinde askerdeyken yapmıştım. Askeriyede ıstampa
mürekkebi adı verilen bir mürekkep vardır. Kırmızı renklidir ve mühür basmak
için kullanılır. Elimde bir tek o mürekkep olduğu için resimlerimde kullandım. Ondan
sonra da kırmızı benimle bütünleşen bir renk oldu.”
Kırmızı resimde de, şiirde de aşkın ve isyanın
rengi değil midir?
Her resmin bir şiir lezzeti sunmasının nedeni
de bu olsa gerek…
Aydoğdu, 1976’daki ilk sergisinden bu yana yaşamla resim arasındaki
gizli bağı koparmadan resim dilini sürekli zenginleştiren bir sanatçı. Yaşadığı
döneme tanıklık eden resimleri 1980’li yılların ortalarında; “Sokaklar Çığlık
Çığlığa” adıyla sergilenmişti.
Aslında kişisel öyküsü kendi kuşağının da öyküsüdür.
70’lerdeki gerçekçi yaklaşımı, 80’li yıllara doğru yerini simgesel
anlatımlara bıraktı; 90’lı yıllarla birlikte tuval resminin ötesinde farklı
araç ve gereçleri de anlatım malzemesi olarak kullanmaya başladı.
Habib Aydoğdu, şimdi de 2012‐2013 yıllarını kapsayan bir çalışma ile
izleyici karşısında: “Kenar Notları”…
Bu sergisiyle Aydoğdu, sanat/karalama defterindeki iç içe geçmiş imge
ve notlarından yola çıkarak hayat ve sanatla kurduğu ilişkiyi, bir başka
deyişle bilinçaltının izlerini öne çıkarmayı amaçlıyor.
Doğaçlamaların, düşüncelerin,
performansların, yapma etme eyleminin süreçlerine daha yakından bakabilmeyi ve
dünyayı sanatçı üzerinden okuyabilmeyi sağlayacak bir kesit sunmaya çalışıyor.
Ömrü boyunca hemen her gün kâğıtlara, ajandalara, defterlere bir
şeyler çizmeyi, boyamayı, yazmayı sürdüren bir sanatçı Aydoğdu. İç dökmeleri,
dertleşmeleri, düşünceleri, duyguları, bir başka deyişle “kendi olmaktan
vazgeçmeyiş”i bu günlüklerde kayıtlı çünkü.
Habip Aydoğdu, atölyesinin gizlerini taşıdığı sergide defterinin
karıştırılması, notlarının okunması, iç dünyasının keşfedilmesi için
izleyicisini beklemekte…
Aydoğdu’nun kişisel tarihine, sanat yapma ve düşünme süreçlerine
ilişkin önemli ipuçları veren, küratörlüğünü Zeynep Yasa‐Yaman’ın
yaptığı “Kenar Notları” sergisi, 30 Kasımda Ankara ARETE Sanat Galerisi’nde
açıldı. Sergi 1 Ocak 2014’de kadar izlenebilecek.
AYDOĞDU’NUN NOTLARI’NDAN
*Resmimin başlama sürecinin
tabii ki düşünsel geçmişi var. Her yeni resmimin bir önceki ya da daha önceki
resimlerimle başladığını söylersem daha doğru olur...
*Yaratıcı ressamlar
analarının rahminden değil, çizgisinden, firçasından, renginden, çılgınlığından,
düşüncelerinden ve hayallerinden doğar. Hayata karşı hınzır olmak lazım. Hınzır
ve tutkulu...
*İnsan her türlü malzeme,
yöntem ve teknikle resim yapabilir. Boyadan, tuvalden uzak durabilir. Herkesin
görselliği kendine. Resim öldü. Yaşasın resim!
05
ARALIK 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder