25
Ekim Cuma akşamından itibaren Karaköy sokaklarında, farklı mekânlarda farklı
Komet’ler yer almaya başladı. Sokakları dolaşarak izlenebilecek Komet videoları
gösterimi, klasik anlamda bir sergi değil. Kesin bir bitiş tarihi yok,
arkasında bir galeri, küratör, sponsor da yok.
Komet,
daha önceki sergilerinde de pek çok video işine yer vermişti. Başta Murakıp
Sokağı ve Kılıç Ali Paşa Mescidi Sokağı’ndaki çeşitli mekânlara yerleştirilen
videolar, Komet’in son dönemde ürettiği işlerden oluşmakta...
Videolarda
durup bakan, oturup izleyen, çöküp dinlenen insanlar da var; kendi kendine
yürüyen, adım adım arşınlanan, terennüm edilen “uzun ince” yollar da...
Komet,
şiirlerinde olduğu gibi, burada da akıp giden gündelik hayat içinden çekip
çıkardığı tuhaf, şaşırtıcı durumları, hareketli görüntünün olanaklarıyla, en
dolayımsız haliyle aktarma çabası içinde...
Serginin açılışında
Komet’e “Neden Tophane?” diye soruyorum:
“Tophane’deki
Murakıp sokak çöp toplayıcılarının sokağı. Harap, terk edilmiş bir halde.
Karaköy ve Tophane kentsel dönüşüm hikâyesine yavaştan rant bölgesi, sınıf
değiştirmeye başlıyor. Eski esnaf iş atölyeleri arasına genç okumuşların,
burjuva ve orta sınıf öğrencilerin, sanatçıların gittiği cafe ve restoranlar
ile geleneksel kahveler yan yana çelişkili bir durum gösteriyorlar. Bu arada
Tophane muhafazakârlığı da var. Sokaktaki çöphanelere ve hurdacılara da
videolar koymak istemiştim, ama bunun oradakileri dekor gibi, obje gibi bir
nevi kullanma durumu yaratabileceğinden çekinerek vazgeçtim.”
Önce “Külah” adı
verilen mekânda yapılan işlere bakalım:
Saptama ve
eleştirinin, söylenenlerin havada kaldığını, çöpe gittiğini kravatlı çok ciddi bir
eda ile yaptığı konuşmayı içeren “OTOSANSÜR”de hiç ses yok.
Bir başka görüntü,
izleyiciyi 1965 yılında çekilmiş bir fotoğrafa götürüyor. Komet, Mimar Sinan’da
öğrenci. Akademi’den mezun olmak üzere. Fotoğraf
müzikli bir resim gösterisinde çekilmiş ve o yıl gazetede çıkmış... Altında
“Çöplük eşyasına bakarak ilham almak isteyen, ilerde ressam olmak isteyen bir
genç yere oturmuş düşünüyor” diye yazmakta...
Ve başka videoda
Nişantaşı’ndaki bir inşaatta Kürt işçiler öğle yemeği paydosunda, kimse
görmesin diye yırtık pırtık, mavi naylon perdenin, sanki bir hayal perdesinin
arkasında konuşuyorlar. Serginin bu bölümünde yalnızca onların sesi
bulunmakta...
Öteki videolar da
işçi ve çalışma alanları üstüne...
Gösterimin ikinci
mekânı ise bir marangoz atölyesi.
Komet, Paris
havaalanı tünelindeki yüzlerce metre uzunluğundaki insanlık dışı olarak
nitelediği yürüyen merdivenleri iki yıllık bir zaman diliminde filme almış... Bunu
da “Uzayıp gidiyorlar ıstıraplı hayatımız gibi klostrofobik.” diye
adlandırıyor.
Komet’e bu arada
“Şamanlar”ı soruyorum.
O kendine özgü
edasıyla yanıtlıyor:
“Ben de şamanlar
gibi, Siyah Kalem’in cinleri gibi anadan doğma, çünkü dünyaya gelirken de öyle
idik, sınıflar dışı elbise olsa idi sınıfsal veya dinsel veya etniksel ayırım
olacaktı. Trajikomik bir şekilde saz çalmayı, türkü söylemeyi bilmeden, parodi
olarak Âşık Veysel’in “Uzun İnce Bir
Yoldayım” türküsünü söylüyorum. Önümde uzayıp giden mekanik yollar gibi...”
Bakalım, bundan sonra Komet’in
yolları hangi menzile yol alacak?
31 EKİM 2013, BİRGÜN