Bugüne kadar 57 ülkeden, 157 kurumu bir araya
getiren Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Uluslararası Öğrenci
Trienali’nin altıncısı, 06 ağustosta Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde
açıldı.
Daha önce geleneksel olarak sürdürülen sergi,
sempozyum ve kısa film gösteriminin yanı sıra bu sergide “Connecting the Dots”
başlığı altında 38 atölyenin 13’ünde üretilmiş işlerden bir seçki yer
almakta...
Fakülte
Dekanı Prof.Dr.İnci Deniz Ilgın, serginin içeriğini şöyle özetlemekte:
“Amacımız, 6. trienali, çeşitli kurumların
eğitim sistemlerinin izlenebildiği bir ortak paylaşım alanı olmanın ötesinde,
bu sistemlerin aktif olarak bir araya gelmesiyle sanat ve tasarım ürettiği bir
platforma dönüştürmek oldu. Bu yolla trienal, sanat ve tasarımın farklı
sistemlerini yan yana getirirken, etkileşimi, yeni deneyimlerle güçlendirerek
farklı yaklaşımları görünür kılmak, yerleşik söylemleri ve uygulamaları
irdelemek ve bu bağlamda sanat ve tasarım eğitimine katkıda bulunabilmek gibi
yeni bir misyonu da üstlenmiş oldu.”
22 eylüle kadar izlenebilecek sergide
görüleceği gibi, genç sanatçılar ve tasarımcılar, kentin biçimlendirdiği
yaşamlara odaklanarak, farklı ve cesur sorgulamaların peşine düşmüşler.
Kamusal alan, kent, mimari, hayvan
hakları, beden, bellek, kimlik ve İstanbul’a odaklanan çalışmalar tüm süreç
boyunca yaşananları da saklayarak somut bir sonuca ulaşmanın yanı sıra toplumun
katmanları arasında dolaşarak, noktaları birleştirmeyi denemeye çalışmışlar.
Atölye başlıkları içeriklerinin bir
göstergesi niteliğinde...
“63
Yıl Sonra İstanbul: Margaret Bourke-White'ı Takip”, “Bedende
Noktaları Birleştirmek”, “Boğazın Üzerindeki Köprüler”,
“Direniyorsan Senin Olsun”, “Duygular-Ses-Yerçekimi”, “Dünyayı Gezen Çantalar”,
“Kamusal Alanı Paylaşmak: İstanbul’un Köpekleri”, “Kaybolan Atölyeler”, “Portre”, “Sanatçı Günlükleri”,
“Rüzgârda Bir Tutam Duman”, “Tempolis: Şehir, Hız, Algı”
ve “Yerellik ve
Evrensel Söylemler”...
Trienali ayrıcalıklı kılan önemli
yeniliklerden biri de trienalin
varoluş nedeni olan öğrencilerin,
trienalin planlanması ve organizasyonu süreçlerine aktif olarak dahil olmaları...
Bunun için de atölye çalışmalarının bir bölümü
öğrencilerin liderliğinde gerçekleşmiş.
Bir başka yenilik ise trienal etkinliklerini
fakültenin dışına taşıyarak, İstanbul’da sanat ve tasarımın izendiği önemli merkezlerde
görünür kılmak...
Yine bu çalışmalarda Dekan Ilgın’ın altını çizdiği
gibi, “kentsel dönüşümün farklı katmanlarını gözlemlemek, sanatçıların iç
yolculuğunda gezinmek, yok olmaya yüz tutan zanaatların izini sürmek, güncel
gelişmelerin ışığında günü sorgulamak, sokağı paylaştığımız sokak köpeklerinin
dile gelerek vicdanımıza ulaştıklarını hissetmek, objenin bedende kazandığı
yeni dili okumak gibi çeşitli deneyimlerle, sanat ve tasarımın yaşamla kurduğu
bağa bir kez daha tanık olmak” mümkün...
Farklı ülkelerden olsa genç sanatçıların
ortak akıl ve yaratıcılıkla ürettiği yapıtlar, sanata yaklaşımlarının olumlu ve
somut bir göstergesi...
Gençler çalışıyor, üretiyor; düşünsel ve
yapısal farklılıklarını ortak çaba çerçevesinde sanatlarına yansıtıyorlar.
Şarkısı türküsü, kâğıdı kalemi, videosu
fotoğraf makinesi, boyası fırçası ile sanatsal üretimin her alanında varlar.
Heykeli “ucube” gören, dünyaca ünlü
yazarların yapıtlarına sansür uygulayan, bale ve operadan anlamayan,
tiyatroların perdesine kilit vuran, kültür-sanat adına çağdaş olan ne varsa
yasaklayan bir ortamda gençlerin özgürce, direnerek üretimde bulunmalarını takdir
ediyorum.
Bu atölye çalışmasında emeği geçen her
genci kutluyorum.
Gençleri seviyorum.
15 AĞUSTOS 2013, BİRGÜN