20 Temmuz 2013 Cumartesi

ŞAİR, DARPHANE GREVİNDE…


Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1467 yılından beri faaliyet gösteren ülkenin önemli kurumlarından biri.
Görevleri şöyle özetlebilir: Tedavül ve hatıra paraların; Cumhuriyet altınlarının basımı; değerli madenlerin analizi ve ticaretinin düzenlenmesi; her türlü resmi damga ve mührün, madalya ve nişanın üretimi; pasaport, nüfus cüzdanı, damga ve harç pulları başta olmak üzere tüm kıymetli kâğıt ve güvenlikli kâğıdın imalatı…
Darphane’de çalışan Basın-İş üyesi 257 işçi 7 aydan beri işverenle Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri yapıyordu. Anlaşmaya varılamaması üzerine 7 temmuzda grev kararı aldılar.
Darphane’de 25 yıl önce de bir grev yaşanmıştı ve bu kurumun tarihinde ilk grevdi.
Cemal Süreya, şiir yanında “Günler” başlığı altında kısa notlar yazar, bunları numara koyarak yayınlardı.
“949. Gün” başlıklı “Günler”de bu grevi anlatır, çünkü bir dönem o da Darphane’de müdürlük yapmıştır.
Müdürlüğe yeni başladığı günlerde eski Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün kardeşi gelir. Kiloluk bir altın külçeyi sikke altına dönüştürmek istemektedir. Ama bu yasalara gore mümkün değildir, çünkü Darphane altın basımı işini yalnız sarrafların getirdiği külçelere yapmaktadır.
Bunun üzerine “sarraflara tam ve acımasız bir tekel durumu kazandıran bu uygulamanın yasal dayanaklarını araştırmaya” başlar. Bir tüzük, bir yönetmelik, bir genelge, bir karar, bir emir? Hiçbir şey yoktur.
Bu işten yalnızca İstanbul’daki 23 sarraf yararlanmaktadır.
Maliye Bakanlığı’na bir yazı yazarak durumu özetler ve büyük ölçüde vergi kaçakçılığına yol açan bu uygulamanın önlenmesini ister.
Çok uzun bir süre yazısına yanıt gelmez. Sonunda, bütün bürokratik görgü ve nezaket kurallarını bir yana iterek Bakanlıktan yanıt isteyen ikinci bir yazı, bir tenkit yazısı yazar. Fakat yanıt olarak zamanın Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon’un bizzat kendisi gelecektir.
Bakan, Darphane’ye gazap içinde girer. “Kapalı yerleri görmek istiyorum! Kapalı yerleri gösterin bana!” diye bağırıp çağırmaya başlar.
Her yer gösterilir. İş şakaya vurularak, en küçük çekmecelerin gözleri bile açılır.
Bakan, bu kez de “Arşivi görmek istiyorum! Reşat altınların kalıpları nerde?” diye kükrer. Oysa arşiv, Sultanahmet’te, Damga Matbaası bölümündedir.
Ertesi gün arşiv de gezilir. Bu kez yüzü gülüyordur Bakan’ın.
Tam arabaya binerken Cemal Süreya parmağını kaldırarak herkesin duyabileceği bir sesle şöyle der: “Beyefendi, bir kapalı yer daha vardı, ama onu size göstermeyeceğiz...”
Bakan şaşırır, bir an ne yapması gerektiğine karar veremez.
Süreya hemen ekler: “O da bizim gönlümüz...”
İki gün sonra Bakanlıktan, “Darphaneyi gezdim, pis buldum.” diye başlayan bir yazı gelir.
Cemal Süreya’nın sekiz on maddelik bu yazıya verdiği yanıt şu olacaktır:
“Evet o gün Darphane gerçekten pisti. Ama tarihinde ilk kez olarak ve bir iki saat...”
Cemal Süreya hayatta olsaydı bugün de grevdeki Darphane çalışanlarının yanında bulunurdu.
Kuşkunuz olmasın!

18 TEMMUZ 2013, BİRGÜN

Hiç yorum yok: