12 Mart zindanlarında
çocukları ile yürekleri kavrulan onlardı. 12 Eylül’ün demir parmaklıklarında,
dikenli tellerinde elleri kanayanlar da onlar...
Deniz Gezmiş’in
annesi Mukaddes anaydı adları, Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo ana, Metin
Göktepe’nin annesi Fadime ana...
“Cumartesi Anneleri”
olarak sayısını unuttukları günler boyunca oğullarının hasretini beklediler
alanlarda...
Ve bugün...
Bugün, TOMA’ya, biber
gazına, plastik mermiye, akrebe, üzerlerine boca edilen onca tazyikli suya
karşı yüreklerini çocuklarına siper ediyorlar.
Taksim Gezi direnişinin
en önemli simgelerinden biriydiler.
Seslerini
İstanbul’dan Ankara’ya, Ankara’dan İzmir’e, İzmir’den Antakya’ya, Antakya’dan
Antalya’ya ulaştırdılar.
Türkiye’nin sabahından
akşamına yankı bıraktılar.
Sırtlarına “pala” ile
saldıranlara da karşı durdular.
Üzerlerine mermi
yağdıranlara da...
Kendilerini muktedir
sananların “Çocuklarınızı evlerinize götürün” feryadına inat, el ele vererek
direnme zincirleri oluşturup direnişin en ön saflarında yer tuttular.
“Tencere kaşığın yeri
mutfaktır” diyen sesin ayarını, alanları tencere-kaşık sesleriyle donatarak
bozdular.
Kimliğini zorla
elinden alanların kimliğini cesaretle sorguladılar.
Kızı tekme-tokat darp
edilirken “Önce beni gözaltına almalısın” çığlığıyla zorbalığa kalkan oldular.
Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem
Sarısülük, Mustafa Sarı, ve Medeni Yıldırım’ı da oğulları bildiler.
Yer sofrasında eşitlik için iftar da açtılar.
Çapulcuların özgürlük türkülerine oyunlarıyla
eşlik de ettiler.
Suyun tazyiki üzerindeki al kırmızı giysiye
esir düştü.
Biber gazı karanfil kokusuna...
Bilince sırdaş, emeğe paydaş, özgürlüğe
kardaş, cesarete arkadaş, uygarlığa yurttaş,
sevdaya oynaş, adalete yoldaş, sevgiye yandaş, eyleme ulaş, dirence bulaş,
kavgaya uğraş diye bilindiler.
Duygu, düşünce ve eylemlerini kuşatan korku
çemberini kırarak kendilerini yaşam biçimlerinin “muktedir”i sananların korkusu
oldular.
Adı üzerinde “anne” idiler...
11
TEMMUZ 2013, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder