Akbaba
mizah dergisinin kurucusu ve hecenin beş şairinden Yusuf Ziya Ortaç, (ötekiler:
Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ve Faruk Nafiz
Çamlıbel) geçen yüzyılın başında Babıâli’nin fotografisini ekrana şöyle
taşımaktadır:
“Size
bizim yokuşu anlatacağım. Bizim Yokuş’u bilirsiniz değil mi? Eski adı ile
Babıâli yokuşunu… Gazeteler, dergiler, matbaalar bu yokuşta toplanmıştı benim
gençliğimde. Yokuşun alt başında Sabah matbaası vardı, Mihran Efendi’nin.
Başyazarı Diran Kelekyan. Üst başında İkdam Yurdu Ahmet Cevdet beyin… Bir de
şimdi tatlıcı olan Meserret’in yan sokağı Ebussuut caddesinde Tercüman.
İşte
koca Osmanlı İmparatorluğunun bütün matbuatı!” (Yusuf Ziya Ortaç: Bizim Yokuş)
Türk
basınının kalbi 1950’li yıllarda da Babıâli’de atmaktadır. Sirkeci’den
başlayarak Cağaloğlu’na çıkan, oradan Nuruosmaniye’ye ve Divanyolu’na uzanan
caddenin sağında ve solunda, pek çoğu olumsuz koşullarda, yetersiz binalarda
yaşamlarını sürdürmeye çalışan gazeteler vardı. (Bülent Akkurt: Yerinde Yeller
Esen Bab-ı Âli.)
Sirkeci’den
Cağaloğlu’na çıkışta, Meserret kahvesinin bir alt sokağında Sabiha ve Zekeriya
Sertellerin “Tan” gazetesi yayımlanmaktadır.
İlk
sayısı 23 Ekim 1935 yılında çıkan Tan, 4 Aralık 1945’te yakılıp yıkılacaktır.
Ayrıca
akşamları çıkan ve Mithat ile Cevdet Perinlerin sahibi olduğu “Ekspres”
gazetesi de Tan matbaasında basılmaktadır.
O
yılların akşam gazeteleri önemlidir. Sabah çıkan gazeteler beş kuruşa
satılırken akşam gazeteleri iki buçuk kuruştur.
Akşam
çıkan gazetelerden biri de Selim Baban’ın sahibi olduğu “Son Saat”tir. Beşiktaş
Hayrettin iskelesi karşısında “Tercüman” gazetesi ile aynı binada
yayımlanmaktadır. “Tercüman” ile “Son Saat” sanırım 1950’de Şişhane’de
yayımlanan “Yeni İstanbul” ile birlikte Babıâli dışında çıkan gazetelerdi.
“Son
Saat” daha sonra el değiştirecek; Nazım Özbey, Dilaver Uzgören ve Selim
Bilmen’in ortaklığıyla Çemberlitaş’ın karşısındaki bir matbaaya taşınacaktır.
Bir
önemli akşam çıkan gazetesi de idare yeri Şeref Efendi sokakta bulunan ve Ethem
İzzet Benice’nin sahibi olduğu “Gece Postası” idi.
Bunların
dışında Mehmet Faruk Gürtunca’nın yayımladığı “Hergün” 1947’de kurulmuştu.
Gürtunca’nın Demokrat Parti’den milletvekili seçilmesi üzerine 1957-1961
yılları arasında “Hergün”, “Hergün Ekspres” adıyla çıkacak, fakat gazete bu kez
Babıâli’de değil, Ankara’da yayımlanacaktır.
Ankara
caddesinde bir önemli gazete de 1917 yılında Ahmet Emin Yalman ile Mehmet Asım
Us’un çıkardığı “Vakit”tir. Gazete 1959’da yayın yaşamına son verecektir.
1 Mayıs
1948’de Sedat Simavi’nin kurduğu “Hürriyet” gazetesi yayına başlayacaktır.
“Hürriyet”
Cağaloğlu meydanına taşınınca, eski yerinde bir dönemin Dışişleri Bakanlarından
Necmettin Sadak’ın sahibi ve başyazarı olduğu “Akşam” gazetesi çıkacaktır.
“Hürriyet”in
bu ilk matbaasında bir ara “Tercüman” gazetesi de yayımlanacaktır. Yine bu
matbaada bir ara Falih Rıfkı Atay ile Bedii Faik’in birlikte kurduğu “Dünya”
gazetesi yer alacaktır.
İstanbul
Lisesi karşısında, bir zamanlar İttihat ve Terakki’nin de merkezi olan ahşap
konakta Yunus Nadi’nin kurduğu “Cumhuriyet” gazetesi, “Cumhuriyet”in karşı
binasında ise Safa Kılıçlıoğlu’nun “Yeni Sabah” gazetesi yer alacaktır.
1940’lı,
50’li yılların krokisini de ömrü Babıâli’de geçen Oktay Akbal şöyle çizecektir:
“Babıali
yokuşu. Biz öyle derdik. ‘Babıâli’den geçtin mi, Babıâli’ye gittin mi?’
Sonrakiler, ‘Bizim Yokuş’ adını taktılar. Şimdikiler ne diyorlar bilmem? Ünlü
Cağaloğlu yokuşu, Sirkeci’den yukarıya doğru tırmanan yol. İki yanı
kitapçılarla dolu bir kültür merkezi… Fotoğraflar çıkardı dergilerde. ‘Ünlü
muharrirlerimizden falanca ile filanca yokuşu tırmanırken’ diye. Peyami Safa,
Necip Fazıl, Yusuf Ziya, Nizamettin Nazif, Faruk Nafiz gibi ünlülere sık sık
rastlardık burada. Hep de ağır adımlarla yürürlerdi…” (Oktay Akbal: Bir de
Simit Ağacı Olsaydı)
Ben
yalnızca 1940’lı, 50’li yıllarda, özellikle akşamları çıkan gazeteleri yazmaya
çalıştım.
Peki
bugün?
Bugün
Babıâli ne durumda?
Yanıtını
Bülent Akkurt versin:
“Yerinde
yeller esmekte…”
28 EYLÜL
2017, BirGün