Ortaokulda bir gecede okuyup
bitirdiğim iki roman vardır.
Biri Dostoyevski’nin “Beyaz
Geceler”i, öteki Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i...
Diyeceğim, Yaşar Kemal’den önce
“İnce Memed”i tanımıştım ve romanın o son cümlesi yıllardır aklımdadır:
İmi timi belirsiz oldu...
Fakat üç dört yıl sonra, Türkiye
İşçi Partisi kongresinde Yaşar Kemal ile tanışacak, ayaküstü bir konuşma dahi
yapacaktım.
Hiç yüksünmeden, tevazu içinde
bir lise öğrencisinin sorularını yanıtlayacak ve ben konuşmayı yönettiğim okul
dergisi “Genç Kalemler”de yayımlayacaktım.
Ve 70’li yılların başında da
neredeyse her hafta görebilecektim.
Oğuz Akkan’ın kurucusu olduğu
Cem Yayınevi, o yıllarda bir edebiyat mahfeli idi.
Cağaloğlu’nda, Vilayet’in
altındaki “Görsel Han”da bulunan yayınevinin müdavimleri arasında kimler yoktu
ki?
Sabahattin Eyuboğlu, Melih
Cevdet Anday, Dağlarca, Yaşar Kemal, Tarık Dursun K., Bekir Yıldız ve daha niceleri...
Çünkü şiir olsun, roman olsun o
yıllarda bir çok yazarın yapıtı Cem Yayınevi etiketini taşıyordu.
Ben bir yandan “Cumhuriyet”
gazetesinin düzeltme servisinde çalışıyor, bir yandan da Cem Yayınevi’nin
bastığı kitapların düzeltilerini yapıyordum.
1974 yılı olmalı, Yaşar
Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanı yayımlandı.
Yedi yüz küsur sayfalık, büyük
bir roman...
Aşırı titizlik göstererek,
büyük bir dikkatle romanın düzeltisini yaptım, hatta kimi sorunlu yerlerini
Yaşar Kemal yayınevine geldiğinde bizzat kendisine sordum.
Nihayetinde roman kitap olarak
basıldı.
Üç dört gün sonra Yaşar Kemal
geldi yayınevine.
Romanın yayımlanışından pek
hoşnut gibi değildi.
“Romanda büyük yanlış var” diye
söyleniyordu.
Sorun anlaşıldı.
Romanın sonunda bir kaç kez,
arka arkaya “O güzel adamlar o güzel atlara bindiler gittiler” cümlesi
geçiyordu.
Bu cümlerden biri, nasıl
olmuşsa romandan atılmıştı.
Yaşar Kemal canı bu nedenle
sıkkındı.
Ben düzelti yaparken böyle bir
cümleyi attığımı hatırlamıyordum.
Roman, “Yelken” matbaasında
dizilmişti, matbaanın sorumlusu ise “Topal Erdoğan” ustaydı.
Hemen Erdoğan Usta arandı,
müsveddeler getirildi.
Görünürde bir sorun yoktu.
O yıllar kurşun harflerle
dizilen kitaplar, 16 sayfalık formalar halinde basılıyordu.
“Demirciler Çarşısı
Cinayeti”nin son üç-dört satırı bir forma için yeterli görünmüyordu.
O fazla üç-dört satır için ya
yarım forma daha kâğıt harcanacak, ya da o bir cümle romandan atılacaktı.
Erdoğan Usta da yarım forma
uğruna o üç-dört satırı harcamıştı.
Savunmasını ise şöyle yapacaktı:
“Yaşar abi, anladık yahu, o
güzel adamlar o güzel atlara bindiler gittiler. Tamam da bunu sekiz-on kere
söylemenin ne anlamı var?”
Yaşar Kemal’in kahkahası
yayınevinde bir bomba etkisi yaratmıştı.
15 HAZİRAN 2017, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder