2 Mart 2017 Perşembe

“MUSAHHİH” DÜZELTİR…

1967’de gazeteciliğe adım attığım “Yeni İstanbul”da düzeltmen olarak çalışmanın ardından, 1969 sonlarında yine düzeltmen kimliğiyle “Cumhuriyet”te işe başladım. (2017, demek meslekte Durbaş’ın 50. yılı…)
İşe girişimin ikinci ya da üçüncü günüydü.
Tek sütunluk, küçük haberleri okuyordum.
Bir haberi okuduktan biraz sonra, mürettiphaneden dizgi ustası Nurettin Sütkan, (O yıllarda Cumhuriyet’te birlikte çalıştığımız Kemal Özer, ölümünün ardından “Nurettin Sütkan’a Ağıt” şiirini yazmıştır) elinde benim okuduğum haberle odaya girdi.
Altında imzam olan kâğıdı, ebedi ve ezeli şefimiz Adnan Özyalçıner’e uzatarak, “Servise yeni bir arkadaş geldi galiba” dedi.
Kâğıda baktım, “lehte” sözcüğünde “e” ile “h”nin arasına “y” harfini koymuşum, sözcük olmuş “leyte”…
O günden sonradır ki, kuşku duyduğum her sözcük için sözlüklere bakmayı adet edindim.
(Burada tarihe de bir not düşelim. Kitaplarım arasında yer almayan bir gizli çalışmam vardır: “Gazetecinin Sözlüğü”… 1972 yılında Cumhuriyet Gazetesi Yayınları’nın birinci kitabı olarak çıkmıştı, ikincisi zaten hiç olmadı. Kitapçık üç bölümden oluşuyordu: Genel Gramer Kuralları, Kısaltmalar ve Osmanlıca karşıtı öztürkçe sözcüklerin yer aldığı Sözlük kısmı… “Gazetecinin Sözlüğü” ikinci baskısını 1966’da “Yeni Yüzyıl” gazetesinde yapacaktı.)
Gazetelerde kim zaman “düzeltme” köşeleri de açıldı.
Şiar Yalçın “Yeni Yüzyıl”da, “Radikal”de Hakkı Devrim dil yanlışları, düzeltme hataları üzerine yazdılar.
Şimdilerde “BirGün” gazetesinde Attila Aşut, yazılarında sık sık dil yanlışları üzerine durmakta…
Türk basın tarihinde dizgi yanlışları ve bunların hüzünlü anıları oldukça fazladır.
Ahmet Niyazi Banoğlu’na göre, Hakkı Tarık Us’un sahibi olduğu Vakit” gazetesinde bir gün, “Gazi Hazretleri” yerine “Mazi Hazretleri” ibaresi yer alacaktır. (Günvar Otmanbölük: Bâbıâli’nin Yarım Asırlıkları)
20 Eylül 1937’de İsmet İnönü, çok çalışmadan dolayı “sürmenaj” geçirdiği gerekçesiyle başbakanlıktan azledilir. “Tan” gazetesi telefonla Ankara’dan haberi alırken “sürmenaj” yerine “süren teessür” diye yazacaktır.
Cemal Kutay anlatıyor:
Şükrü Kaya, bir olaydan dolayı bir süre İçişleri Bakanlığı’ndan uzaklaşmıştır. Sonra durum düzelir ve işinin başına döner.
Falih Rıfkı Atay, bu vesileyle Şükrü Kaya’nın fotoğrafının gazetenin birinci sayfada yer almasını ister ve fotoğraf öyle basılır.
Fakat “kaya” sözcüğündeki “y” harfi yerine “k” harfi yer alacaktır.
Osman Nebioğlu anlatıyor:
İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde “Cumhuriyet” gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Ahmet İhsan, gazeteye Chamberlain’nin fotoğrafını koymuş, fakat altına Churchill diye yazmıştır.
Ertesi günü bunu gören Cumhuriyet’in yöneticisi Doğan Nadi, çok üzülecek ve Ahmet İhsan’ı azarlamaya başlayacaktır.
Ama son derece rahat bir insan olan Ahmet İhsan, gülerek şöyle diyecektir:
“Hiç üzülme Doğan’cığım, zararı yok. Nasılsa o da gâvur, bu da gâvur…”
Peki, bugün gazetelerde durum nedir?
Şöyle özetleyeyim: Gazetecilik yaşamımın neredeyse yarısını geçirdiğim bir basın kuruluşunda, yazı işlerinin bir sabah toplantısında tanık oldum.
Geçmiş zaman, Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığına konulacak bir ad tartışıyor.
Herkes bir isim önerdi.
Karar veremediler.
Biri, “Doğrusu ne ise eski musahhih arkadaşa soralım” dedi.
Ben de bir ad önerdim.
Genel Yayın Müdürü hemen itiraz etti.
“Ben Türkçe mürkçe anlamam. Benim gazetem ne derse o olur. Halk da zamanla buna alışır.”
Nitekim gazete okurunu da alıştırdılar.
Artık kimse “suiistimal” diye yazmıyor, “suistimal” deyip geçiyor.
 Kimse “şekil”den gelen “eşkal” ile “şugl”, yani “işler”den gelen “eşgal”in de farkında değil…
Sahi bir de basında “omdbusman”lar vardı, onlara ne oldu?

02 MART 2017, BirGün


Hiç yorum yok: