Vâlâ
Nurettin (Vâ-Nû) de Nail Vahdeti (Nail Çakırhan) gibi gençlik yıllarında
Sovyetler Birliği’nde Azeri Türklerinden Süreyya Hanımla evlenip bir çocukları
olduktan sonra onları bir daha görmeyenlerdendir.
Türkiye’ye
dönünce Meziyet Çürüksulu ile evlenecek, fakat Çürüksulu’nun erken ölümü
nedeniyle bu evlilik kısa sürecektir.
Üçüncü
evliliğini ise Nihal Karamağralı adıyla çevirmenlik de yapan Müzehher Hanım ile
yapacaktır.
İkisi de
“Akşam” gazetesinde çalışmaktadır.
Müzehher
Hanım, ikinci eşi ünlü karikatürcü Cemal Nadir’den boşanmıştır.
Beğendiği
bir erkekle Rodezya’ya gidip yerleşmeyi düşünmektedir.
Bu arada
Vâlâ Bey devreye girecek ve evleneceklerdir.
Hıfzı
Topuz’un “Gülümseyen Anılar” da (Remzi
Kitabevi) yazdığına göre Vâlâ Nurettin’in gençliğindeki aşklarından biri de
Nâzım Hikmet’in teyzesi Sara Hanım’dır.
Sara
Hanım gençliğinde çok güzeldir.
Fakat
gençliğinde dönemin ünlü zenginlerinden, orman sahibi Şevket Mocan ile
evlenmiştir.
Bir gözü
şaşı olduğu için “Kör Şevket” olarak anılan Mocan, döneminin en ünlü komünist
düşmanlarındadır.
Ayrıca
kızı Ayşe, TKP Genel Sekreteri Zeki Baştımar’ın kardeşi Dündar ile evlenince
büsbütün komünist düşmanı kesilecektir.
Ve
Şevket Mocan, bir gün Vâlâ Bey ile Sara Teyze arasındaki platonik ilişkiyi
duyacak ve Vâlâ Bey’i öldürmeyi aklına koyacaktır.
Bir gün
Babıâli yokuşunda Vâlâ Bey’le karşılaşırlar,
Mocan
küfür kıyamet, sille tokat Vâlâ Bey’in üzerine yürür, kapışırlar.
O sırada
yoldan geçenler kendilerini ayırmak için araya girecek olurlar.
Araya
girenlerden biri de Akşam gazetesinde düzeltmen olarak çalışan Şevket
Talaykurt’tur.
Mocan
bir fırsatını bulunca silahına sarılıp Vâlâ Bey’e ateş eder.
Ama
gözleri şaşı olduğu için Vâlâ Bey’in yerine Şevket Talaykurt’u bacağından
vuracaktır.
Şevket
Mocan’ın bir başka olayı daha vardır:
Bir gün
Burhan Felek, Doğan Nadi ve Necmi Rıza, Tokatlıyan Oteli’nin barında içkiye
oturmuşlardır.
Mocan da
bir başka masada dostlarıyla birliktedir.
Şaka
ve esprileriyle ünlü Doğan Nadi, Mocan’ı
çileden çıkarmak için yüz göz, el kol hareketleri yapmaya başlar.
Burhan
Felek, “Aman gözünü seveyim Doğan,” diyecek olur, “dikkat adam şimdi silaha
sarılıp seni vuruverir!”
Doğan
Nadi’nin yanıtı “Ben de silahına sarılsın diye bekliyorum. Adam kör değil mi?
Bana nişan edip seni vursun diye yapıyorum!” olacaktır.
Sevgili
okur, cümlenin sonu nokta ile biter, ama sözün sınırı nihayetsizdir. Gel şimdi
filmi başa saralım, Sovyetler Birliği’nden bir evlilik haberi verelim. (Ali
Özgentürk: Tanıklıklar, Adam Yayınları)
Nâzım
Hikmet ile Vâlâ Nurettin 1920’li yılların başlarında Moskova’ya gitmişlerdir.
1930’lu
yılların başlarında yine Nâzım Hikmet’in arkadaşlarından Nail Çakırhan’ın (Nail
Vahdeti) da yolu Moskova’ya düşecektir.
Çakırhan’ın
1937 yılında Moskova’da yaşadıkları unutulacak gibi değildir.
Moskova
Doğu Halkları Üniversitesi’nde okurken bir yandan da sosyalizmin uygulamalarını
yakından görmek için bir tekstil fabrikasında çalışmaktadır.
Tito, Ho
Chi Minh, Kruşçev, Dimitrov gibi daha sonra ülkelerinin kaderinde rol oynayacak
kimi devlet adamları üniversiteden arkadaşları arasındadır.
Bu
sırada 22 yaşındaki “Taisa” ile evlenir, bir süre sonra da çocukları olur:
Rudik.
Dünya,
İkinci Dünya Savaşı’nın arifesindedir. Sovyet yönetimi, Çakırhan ve
arkadaşlarından savaş sırasında çalışmalarını kendi ülkelerinde sürdürmelerini
ister.
Çakırhan
da çaresiz, Odesa üzerinden Türkiye’ye dönecektir Taisa ve sonraki yıllarda
Kızıl Ordu’da general olacak Rudik’i Moskova’da bırakarak…
“Taisa’nın
bir otobüsün penceresinden ağlayarak el sallayışını hayatım boyunca
unutamadım.” diyecektir o gece…
12 OCAK
2017, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder