29 Eylül 2016 Perşembe

MİRASI, YAŞADIĞI VE YAZDIKLARI

26 Ekim 1967 tarihli günlüğüne şöyle bir not düşmüş:
“Öldüğüm zaman, benim için şöyle söylemelerini isterim: O, kalp gibi bir insandı; doğduğu andan öldüğü ana kadar hiç durup dinlenmeden çalıştı.”
Hayatı boyunca bakkallıktan gazete bayiliğine birçok iş yapmasına rağmen profesyonel anlamda iki mesleği olmuştu: Biri askerlik, öteki yazarlık...
Aziz Nesin’in seksen yıllık hayatı ibret alınacak derslerle doludur.
1944’te mizah yazarlığı ile başlamış gazeteciliğe. Ölümüne kadar 50 yıllık yazı yaşamında yüze yakın kitap yazdığı düşünülürse, yılda neredeyse iki kitap yazan bir yazı işçisi...
1948 yılında “Azizname” başlığıyla bir taşlama kitabı yayımlanır.
Kitabın baş tarafında şöyle bir dörtlük yer almaktadır:

“Zannetme ki dâim bîşekcesine
Siz her anırdıkça huu çeker millet
Alkış beklerken siz eşşekçesine
Verir hakkınızı yuu çeker millet.”

Ve zamanın basın savcısı Hicabi Dinç, Nesin’in bu dörtlükte hükümeti aşağıladığını iddia ederek dava açar.
İşin ucunda tutuklanmak vardır.
Polis, Nesin’i aramaktadır.
Ama o, geçim sıkıntısı içindedir, iki çocuğunun bakımı gerekmektedir.
Bu sorunları giderdikten sonra teslim olmayı düşünür.
Polis ise altı ay kadar Nesin’i arayacak, fakat bulamayacaktır.
Çünkü kaçak gezdiği günleri İstanbul’un genel kitaplıklarında mizah konusunda çalışarak geçirmiştir.
Polisin ise kitaplıklara bakmak, nereden aklına gelsin?
Orhan Kemal de polis tarafından aranacağı günlerde o zamanlar üç film oynatan bir sinemaya sabah girecek, gece yarısı çıkacaktır.
Yusuf Ziya Ortaç’ın “Bizim Yokuş” kitabında Aziz Nesin ile ilgili anlattığı bir olay vardır ki, tam onun hikâyelerine konu olacak niteliktedir.
Bir kış günü Aziz Nesin, Yusuf Ziya’nın çıkardığı “Akbaba” dergisine uğrar.
İşsiz ve biraz da yılgındır.
Yusuf Ziya, “Akbaba”da yazmasını ister.
Nesin, ise takma adla yazma taraftarıdır.
Sonuçta anlaşırlar ve odası hazırlanır, artık “Akbaba”da çalışacaktır.
Daha sonra “İlk işim İstanbul Valisi’ne telefon etmek oldu” diyor Yusuf Ziya.
Ve önce zamanın valisi Fahrettin Kerim Gökay’ın onayını alıyor, ardından dönemin başbakanı Adnan Menderes’in...
Aziz Nesin, işte böylece elli bir yıl ya polisin kaçamağında ya da kendinden habersiz vali ve başbakanlardan alınan izinle durmadan üreten bir yazı işçisi idi.
Kendine inanmanın ve güvenmenin abidesi...
Rauf Mutluay’ın şu saptaması ne kadar doğrudur:
“Çağdaş Türkiye’nin bütün toplumsal görüntüleri, en iyi Aziz Nesin’in eseri toplamında izlenebilir.”
Hayatı, eserleriyle böylesine örtüşen kaç yazarımız var?

29 EYLÜL 2016, BirGün


Hiç yorum yok: