Yaşamı varlık ile yokluk arasında gidip gelen, ülkenin en
şık sosyalistlerinden Patriyot Hayati, kırklı yılların “Acılı Kuşak”
şairlerinden, gazeteci Mehmed Kemal’in yakın arkadaşıdır. Bir dönem Mehmed
Kemal, Ankara’da “Kalem” meyhanesini işletirken Patriyot da müdürlüğünü
yapmıştır. İkisinin ortak bir özelliği de çok iyi tavla oynamaları...
Mehmed Kemal’e göre Patriyot, tavlanın küşat, Osmanlı,
gülbahar, çelebi, İzmir, mübtezel gibi oyunları yanında en çok “hapis”i iyi
bilir. Çünkü “hapis”, tavlanın satrancıdır, bu yüzden her yiğidin oynamaya gücü
yetmez. “Hapis”in bir adı da bazı yörelerde “kapatma”dır.
İki arkadaş, Bir gün, Yerebatan’da Talat’ın Kahvesi’nde
otururlarken bir genç, “Ağabey” diye Patriyot’un karşısına dikilir, “Sen iyi
hapis oynuyormuşsun” der, “ününü duydum, benimle oynar mısın?”
Patriyot, delikanlıyı şöyle bir süzer, “Evladım” der, “şimdi
konuşuyoruz, sen bir akranınla oyna...”
Delikanlı ısrarlı olunca Patriyot, “Sana bir soru soracağım”
der, “temsil tavlayı açtık, pulları dizdik, oynuyoruz. İki bir attın, nasıl
oynarsın?”
Delikanlı başlar anlatmaya... Kaç türlü oynanabilirse
hepsini sıralar... Anlattıkça da Patriyod, “Ihhh, olmadı” der.
Bu kez delikanlı patlar: “Peki ağabey, sen nasıl oynarsın?”
“Evlat” der Patriyot, “ben tavlada hayatım boyunca ilk elde
iki bir atmam... Haydi, git şimdi, bir akranını bul ve onunla oyna...”
Sait Faik de tavla meraklısıdır. Bir dönem şair ve
yazarların uğrak yeri Meserret kahvesinde Mehmed Kemal ile bir kadeh rakısına
tavla oynarlar. Sait Faik, aklınca zar tutarak yekleri üst üste koyup düşeş
atmak ister, ama her seferinde zarlar elinden düşer. Düşünce de hemen
mızıklanmaya başlar ve çat diye tavlayı kapatır bir hışımla...
Bir tavla düşkünü de Orhan Kemal’dir. Ölümünden bir süre
önce, tedavi için Bulgaristan’a gitmiştir. Varna’da dinlencededir, önünde
yalnızca kuş sütü eksik... Fakat yine de mutsuz bir hali vardır. Sorarlar,
“Üstat, neyin var?”
“Neyim olsun” diye yanıtlar, “her şey iyi de, Muzo ile Arap
Talat yok yanımda, şimdi onlarla iki el tavla oynayıp muhabbeti açacaktık ki,
keyfim yerine gelsin!”
Muzo dediği hikâyeci Muzaffer Buyrukçu... Muzo ile Arap,
Orhan Kemal’in kadim tavla arkadaşı...
Fazıl Hüsnü Dağlarca Kadıköy’de rıhtım kahvelerinde
otururken sık sık tavla oynadığı görülmüştür. Demirtaş Ceyhun’u bir seferinde
üç mars ile yendiğine de tanık olunmuştur.
Cumhuriyet’te çalışırken Mehmed Kemal haftanın iki günü
gazeteye gelir, yazılarını bırakırdı. O günün öğle vakti de Cumhuriyet’in
efsane yazı müdürü Altıpunto Çetin, (Öteki müdür ise Bafa gölü cumhurbaşkanlığı
da yapmış Bülent Dikmener) Mehmed Kemal ve ben rakı sofrasına otururduk.
Akşamüzerine doğru ise Çetin ile Mehmed Kemal
Asmalımesçit’te Refik’in meyhanesi önünde tavlanın başına otururlardı, gece
içilmek üzere bir büyük rakısına… Nedense hep Mehmed Kemal kazanırdı, ya da
Altıpunto cömertliğinden kaybederdi.
Daha önce de yazmıştım, anımsamakta yarar var; geçmiş gün,
İzmir’de Mehmed Kemal ile kitap imzalıyoruz. “Müşteri” de öyle pek fazla
değil... Bir ara gençten bir okur, Mehmed Kemal’in karşısına dikildi, üstadın
“Pulsuz Tavla” kitabını evirdi çevirdi, sonra da parasını kasaya ödedikten
sonra, imzalattı.
Aradan bir süre geçti, delikanlı yine Mehmed Kemal’in
karşısında...
“Yahu, ben bunu tavla öğreten bir kitap sanmıştım, meğer
roman gibi bir şeymiş” diye mırıldandıktan sonra “Pulsuz Tavla” kitabını usulca
masaya bırakıp gözden kayboldu.
“Tavla” öğreten bir kitap var mı, bilmiyorum. Ama galip
gelenin rakibinin kolunun altına tavlayı sıkıştırdıktan sonra “Git, mektebinde
oku!” demesine bakılırsa bir okulu olmalı…
40 Kuşağı şairleri tavlaya meraklıydılar. 50 Kuşağı
öykücüleri ve İkinci Yeni şairleri kahveden çok pastaneleri yeğledikleri için
tavlaya pek yüz vermemişlerdir.
Sanırım tavlanın son temsilcisi Cevat Çapan… DEM Akademisi
Başkanı Cevat Hoca, Çiçekpasajı cuma buluşmalarının ardından tavla oynayarak
günün kapısını kilitleyecektir.
“Eski” yılların
eleştirmenleri, gelecekleri parlak şairler için “zar” atarlardı. Mesela Ataç,
zarını Turgut Uyar için atmış ve “düşeş” gelmiştir.
Peki, şimdinin genç şairleri tavla oynuyorlar mı?
RIHTIM
Oturmuşum rıhtımdaki kahveye
Önümde martılar, deniz
İçim bir dünya
Dışım bir dünya
Kederler oynaşıyor sularda
MEHMED KEMAL
24 MART 2016, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder