Tam 15 yıl önce,
“Yürekten Kopup Gelen Ses” adıyla “Altın Kitaplar” tarafından yayımlanan
kitabında şöyle diyordu: “Sanatım, işim, ailem, dostlarım, oğlum Gabe ve
Tanrıyla kurduğum ilişki yaşam boyu beni ayakta tutan güçler oldu. Yaşamımdaki
tüm bu değişimlere karşın, sosyal ve siyasal görüşlerim hayret verici bir
biçimde aynı çizgide kalmayı başardı.”
15 yıl sonra, bir kez
daha Türkiye’deydi ve kimilerini “hayrete düşürerek” sosyal ve siyasal
görüşlerinin aynı çizgide kalmasının kanıtı olarak “Bush bir aptaldır” diyecek,
gazete sütunlarına da söylediği o güzelim şarkılarından çok, bu sözleriyle
geçecekti.
Adı Joan Baez idi,
soyadı “dünya kardeşliğinin simgesi...”
1989, Joan Baez’in
sanırım Türkiye’ye ilk gelişidir. Emil Galip Sandalcı’nın başkanı olduğu İnsan
Hakları Derneği adına konser verecektir.
Konseri vereceği gün
Sultanahmet’i dolaşır. Ayasofya ile Sultanahmet camisinin kardeşliğine vurulur.
Boğaz’ın güzelliği duygularını ayaklandırır ve bu heyecanına bir şiirle hayat
vermek ister. İstanbul’un güzelliği karşısında duygularını söylediği şarkılarla
birlikte şiiriyle de paylaşmak istemektedir.
O yıllar “Milliyet Sanat
Dergisi”ni yöneten Zeynep Oral, şiiri Türkçeye çevirmiştir, buna bir de “şair
eli” değsin diye düşünür.
Akşam, Lütfi Kırdar Spor
ve Sergi Sarayı’nda konser başlamak üzeredir.
Sahnede Joan Baez ile
Genco Erkal...
Ve sürpriz: Genco Erkal
şiirin Türkçesini, Baez de İngilizcesini okuduktan sonra şöyle diyecektir:
“Ben, İstanbul üzerine duygularımı kelimelere dökmeye çalıştım, ama duygularım
Türkiye’nin iyi bir şairi elinde Türkçede yeniden yaratıldı. Bu şaire, Refik
Durbaş’a teşekkür ederim.”
Bir şiirin ortak
duyarlılığında yüz yüze gelmeden gerçekleşen bu tanışma, konserin bitiminden
sonra “Çiçek Bar”da bir dostluk masası etrafında, anıları bugünlere taşınacak
bir sohbete dönüşecektir.
Joan Baez, İstanbul ve
İzmir’de verdiği konserlerde altmış binden fazla dinleyicisinin ve tabii benim
gönlümde fırtınalar yaratarak Türkiye’den ayrılır.
Baez, “Yürekten Kopup
Gelen Ses”te “Ömür boyu süren bir aşktan kolay vazgeçemem” diyor.
Kim ne derse desin, ben
geçer miyim sanıyorsun sevgili Joan Baez?
*
Eski yazılarımı arşivden çıkarıp yayımlamak pek adetim değildir. Bu
kez, Joan Baez için bu kuralın dışına çıkıyor ve tam 11 yıl önce, 21 Temmuz
2004’te yazdığım yukarıdaki yazıyı bir kez daha yayımlıyorum.
Baez, sanırım Türkiye’ye ilk kez Haziran 1989’da gelmişti. Elbet bunun
daha öncesi de var, yaşamı boyunca kendi doğrularından hiç ödün vermedi. İnsan
hakları savunucusu, activist, ezilenlerden ve emekten, emekçilerden yana, bütün
yasaklara karşı duran, dayanışmaya önem veren, yalnız bir kuşağın “moda” sanatçısı değil, kuşakların sevgilisi bir
sanatçı…
Nitekim, bizim
“sanatkâr”larımızdan pek ses çıkmazken, o ayağının tozuyla konserleri
yasaklanan Grup Yorum’a destek verdi; Gezi olaylarında olduğu gibi…
Türkiye’ye ilk geldiğinde genç kız idi, saçlarına karakışın eli değse
de hâlâ öyle. Ama yüreğindeki o ses hiç değişmedi.
Dün Açıkhava’da konseri vardı. Rahatsızlığımdan dolayı gidemedim.
Fakat konser boyunca, 25 yıl önce olduğu gibi, muhtar çakmağımı yakıp
CD’den şarkılarını dinledim.
O şarkılarını söyledikçe, ben şiir yazmayı sürdüreceğim…
02 TEMMUZ 2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder