25 Temmuz 2015 Cumartesi

ŞİİRE SAYGI

Kırk kuşağı şairlerinden, sinemacı Orhon Murat Arıburnu’nun içki ile arası pek hoş değildir. Fakat evinde dostlarını ağırlayacak içki bulundurmayı da pek sever.
Üstelik içki şişelerini dolaplarda saklamaz, salonda iplerle tavana asar.
Hemen hemen her koltuğun yanında tavandan sarkmış bir içki şişesi bulunur.
 1946 yılında  (tarihi Salâh Birsel veriyor) Arıburnu, Hacı Emin Efendi sokağında otururken bir pazar sabahı evine gelen Behçet Necatigil, Oktay Akbal ve Salâh Birsel’i de yine böyle bir odada, duvardan duvara salıncak gibi sallanan içki şişeleriyle karşılar.
Şişeler her üç konuğu iyisinden büyülemiş, şişelerin içindekiler ise adeta onları yere sermiştir.
Bereket Arıburnu, içki şöleninin arkasından bol biberli bir “şakaşuka” (Birsel’e göre meyhanelerdeki adıyla menemen) şölenini de uygulama alanına koymuş ve bizimkiler de ayılmışlardır.
O günden sonra da Akbal, Necatigil ve Birsel içkiye değil, “şakşuka”ya tövbe edeceklerdir.
Bir dönem şiir sergileri pek rağbettedir, özellikle resimli olanları...
Arıburnu da “resimli şiir sergisi” açanların ilki olarak bilinmektedir.
Beyoğlu’nda bir mobilya mağazasında açtığı şiir sergisi de büyük ilgi toplayacaktır.
Fakat serginin kapısına insanların beline kadar gelen bir kurdele bulunmaktadır.
Bu nedenle sergiyi gezmek isteyenler yarı beline kadar eğilmek zorundadırlar.
Nedenini Arıburnu açıklayacaktır:
“Şiire saygınızı gösterin!”
Arıburnu bir süre bir devlet dairesinde çalışır.
Öğle yemekleri dörder kişilik masalarda yenmektedir.
Arıburnu da her öğle iki genç bayanla masaya oturmaktadır.
Bir gün bakar ki masası değiştirilmiş, yerinde şefi oturmakta...
O gün hemen görevini bırakacaktır.
“Masa” Arıburnu’nun yaşadığı gibi bir “istifa” mektubu olması yanında, bir şiir sergileme mekânıdır da...
Mesela Asaf Halet Çelebi’nin şiir sergisi açtığı pek bilinmez ama,  kimi meyhanelerde şiirlerini masaya çıkarak okumayı sever.
“Asmalımescit’74”ün yazarı Fikret Adil, Galatasaray’da “Kutu” lokantası sahibiyle anlaşmıştır.
Burada haftada bir yazarlar, ressamlar, tiyatro sanatçıları toplanarak, hem içecekler hem de sanat üzerine konuşacaklardır.
Yine böyle bir akşam, Asaf Halet Çelebi masanın üstüne çıkıp şiirini okumadan önce ressam Salih Urallı onu masa örtüsüyle sarıp sarmalayarak Romalı bir imparator süsü vermek istemektedir.
Fakat Çelebi benzeye benzeye Balzac’a benzemiştir.
Çelebi, o gece orada kendi şiirlerini Arnavut ağzıyla okur, bu da ressamlar Sabri Berkel, Nurullah Berk, Leopold Levy’nin gülüşmelerine yol açar.
Bu olaya tek gülmeyen ise oyun yazarı, tiyatro ve sinema oyuncusu İ.Galip Arcan’dır ve bu olay üzerine o geceden sonra şair olmaya karar verecektir.
*
Lanet okumayı sevmem ama, Suruç’taki kanlı saldırıya yapanlara binlerce lanet olsun.

23 TEMMUZ 2015, BirGün



Hiç yorum yok: