Ülkede öyle tuhaf şeyler
oluyor ki, başvurulsa “Guinness” rekorlar kitabında yer kalmaz.
Kimilerini geçen hafta
gazetelerin satır aralarından ayıklayıp aktarmaya çalışıyorum.
Örneğin, 2003’te
Ankara’nın Keçiören ilçesinde Türkiye’nin en yüksek kulesi olmak hedefi ile
temelleri atılan Cumhuriyet Kulesi’nin 12 yıl sonra yıkılmasına karar verildi.
144 metrelik Cumhuriyet
Kulesi’nin yapımı için şimdiye kadar 26 milyon harcandığı söyleniyor.
Bugüne kadar
belediyelerin asli görevlerinden biri kaldırımları yaz-boz tahtasına
çevirmekti.
“Yeni Türkiye”de şimdi
buna kuleler de eklendi.
Peki, plansız programsız
yapımına başlanan, sonra da yıkım kararı alınan bu kulelerin, binaların
bedelini kim, nasıl ödeyecek?
KİTAPLIK
DA KİRALANIR
İstanbul’un binlerce yıllık
hafızası olarak nitelendirilen Çelik Gülersoy’un kurduğu İstanbul Kitaplığı’nın
bulunduğu bina, 49 yıllığına kiraya verilmek isteniyor.
Kitaplıkta İstanbul ile ilgili son 400
yılda yabancılar ve Türkler tarafından yazılmış eserler; gravürler, haritalar,
fotoğraflar yer almakta…
İstanbul sevdalısı Çelik Gülersoy bütün
koleksiyonunu 1988’de kurduğu vakfın İstanbul Kitaplığı’na armağan etmişti.
“Yeni Türkiye”de artık
satılacak bir şeyler kalmayınca “kiralık” dönemi başladı.
Kimi güzelim koylar bile
kiraya verildikten sonra, zaten okumayan bir halkız, kitaplıklara da kiracılar
bulalım da kurtulalım.
SİVRİADA’YA HEYKEL
İşte akıl buna denir.
Ülke kalkınmasını
“inşaat” ile inşaya çalışan bir muhterem, “Cumhurun Başı” ile görüştükten sonra
açıklıyor:
“Sivriada’ya Fatih
Sultan Mehmet’in bir heykelini yapsak. Boş atıl duran ve kimsenin haberinin
olmadığı ada turizm merkezi haline gelse ne güzel olur. Fatih Sultan Mehmet’in
at üzerinde heykelini yapar, kavukları üstünde de yürüyüş yolları inşa ederiz.”
Gerekçesi de İstanbul’un
sembol bir yapısı olmaması…
Ayrıca, böyle bir yapıyı
inşa etmeye talip olduklarını dile
getiriyor.
Harika olur doğrusu...
Ankara’nın “robot”u
vardı, şimdi kaldırıp yerine 40 metre büyüklüğünde bir “dinozor” konduracakmış
Melih Başkan…
Düşünebiliyor musunuz,
bir pazar günü Sivriada’ya gidiyorsunuz ve Fatih Sultan Mehmet’in kavuğu
üzerinde yürüyüş, hatta sabah kahvaltısı yapıyorsunuz?
Bundan daha keyifli ne
olabilir.
Üstelik kavukların,
sarıkların revaçta olduğu bir dönemde zamanın ruhuna da pek uygun…
Bence her ilimizin,
beldemizin böyle sembol yapıları olmalı…
Örneğin Van’ın Gevaş
ilçesindeki “Van Gölü Canavarı” gibi…
Ama bir endişem var, bu
simge yapılar gün gelir de Ankara’daki kule gibi yıkıma uğrarsa…
Aklına sahip çık oğlum…
16 NİSAN 2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder