16 Ekim 2014 Perşembe

YAZMAKLA OKUMAK ARASINDA

Çocukluk düşlerimin arasında yazar olmak ya da şiir yazmak yoktu. Tam bir sokak çocuğu idim. Telden arabalar yapar, İzmir’in imbatında uçurtmalar uçurur, geceleri karpuz kabuğundan fenerlerle sokaklarda dolaşırdım.
Liseye başladığım yıl ucundan da olsa edebiyat ile tanışır oldum. İzmir Namık Kemal Lisesi’de Nuri Bey adında yaşlı bir edebiyat hocamız vardı. (Tanrı rahmet eylesin).
Nuri Bey, her derste biz öğrencilerine okuduğumuz Nihat Sami Banarlı’nın kitabından ödev olarak bir şiir ya da öyküyü ezberlememiz için verir, bir hafta sonra o şiir ve öyküyü okumamazı isterdi. Ve edebiyat dersleri de böyle biterdi.
O günlerden ezberlediğim Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinin ilk sekiz dizesi hȃlȃ ezberimdedir.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,   
Bir dakika araba yerinde durakladı.”
Asıl şiir ile tanışmam ise komşu kızı Günfer sayesinde oldu diyebilirim. O yıllarda Evliyagil kardeşlerin “Ajanstürk” adı altında çıkardıkları bir masa takvimi vardı. Her sayfasında bir şiir yer alırdı. Günfer bu takvimin bir önceki yıla ilişkin yapraklarını bir küçük şiir defteri haline getirmişti, bir çeşit şiir antolojisi...
Bir gün şiirleri okumam için o antolojiyi verdi bana ve işte o zaman gerçek şiirle yüz yüze gelmiş oldum.
Bir kaç gün sonra da o antolojiden yer alan şairlerden Attila İlhan’ın “Yağmur Kaçağı” kitabını Kemeraltı’da bir kitapçıda gördüm ve hemen aldım. O kitap hȃlȃ kitaplığımda durmaktadır.
Semih Gümüş, “Okumak ve Yazmak” başlıklı denemeler kitabında “Yazmaya, önce ne okuduğumuzu sorgulayarak başlamalıyız” diyor ve devam ediyor:
“O başlangıçta, ne yazdığımızdan çok ne okuduğumuz daha önemliyle yazar adayının başucu yazarlarını ve kitaplarını seçmiş olması gerekir. Bir yerlerden kucağa düşmez o yazarlar ve kitaplar. Çoğu kez ilk karşılaştıklarımız da değildir. Bazen de rastlantılar getirir o yazarları yanı başımıza.” (Notos Kitap, sayfa: 27).
Örneğin Behçet Necatigil’i bir rastlantı ile çocuk yaşta keşfettini söylüyor, benim Attila İlhan ile ilk gençliğimde tanışmam gibi...
Gümüş’ün üzerinde durduğu bir başka konu ise, okunan kitapların iyi ya da kötü yanlarını görmemizi sağlayan ayrıştırmaların başladığını görmektir. Bu, farkında olmadan nasıl yazılacağını da öğrenmektir.
Yine kendi deneyimlerime döneceğim.
Kısaca şöyle diyebilirim. Ben yalnızca şiir okuyarak şiir yazmaya başladım ve hȃlȃ öyle sürdürüyorum. İyi şiir haz verir, heyecan verir, şairi kışkırtır. “Ben daha iyisini nasıl yazarım?” duygusu verir. Kötü şiir demiyorum, iyi yazılmamış şiir de şaire şiirin nasıl yazılması gerektiğini gösterir.
Futbol için geçerli bir deyim vardır: “Futbol futboldan başka her şeydir”
Bu deyim şiir için de geçerlidir.
“Şiir, şiirden başka her şeydir.”
Çünkü ancak okuyarak ve yazarak öğrenilir.

16 EKİM 2014, BİRGÜN



Hiç yorum yok: