Benim gazete yazarlığımın çok öncesinde bir de gazete
satıcılığım var. Yıl 1961. İzmir’de Namık Kemal Lisesi’nde öğrenciyim.
Ortaokuldan beri çeşitli işlerde çalışmışım. Bu kez nasıl olduysa nasibime
gazete satıcılığı düştü.
Mahallemizde gazete bayiliği yapan Yaşar abi var. Lise
birinci sınıftayım. Okul öğlene kadar. Öğleden sonrası için iş arıyorum. Yaşar
abi Küçükyalı’dan Güzelyalı’ya kadar olan bölgede gazete dağıtımı yapıyor.
O yıllarda Hürriyet, Milliyet, Akşam, Yeni Sabah gibi İstanbul
gazeteleri öğleden sonra İzmir’e geliyor. İzmir’de ise beş gazete çıkıyor: Yeni
Asır, Demokrat İzmir, Ege Ekspres ve Sabah Postası; öğleden sonra da Ege
Telgraf…
Yaşar abi sabah evlere İzmir gazetelerini dağıtıyor, öğleden
sonra İstanbul gazetelerini de ben…
Bir süre sonra Kemeraltı’nın girişinde bir gazete büfesinde
iş buldum, Hüseyin abinin yanında.
Okuldan saat 13.00 gibi çıkıyor, Alsancak’tan Kemeraltı’na
kadar yürüyor, akşam karanlığına kadar gazete tezgȃhının
başında duruyorum.
Benzinci Kör Hafız’ı işte
bu yıllarda tanıdım.
Çalıştığım gazete büfesi o zamanki Hükümet Konağı’nın
Kemeraltı girişindeki Adliye’nin kapısı önünde.
Kör Hafız ise büfenin yüz metre kadar ilerisinde, Konak
Sineması ile pasajının önünde tezgȃhını açıyor.
Yüzü çiçek bozuğu ve iki gözü de görmüyordu.
Alçacık hasır iskemlesinde oturuyor, boynuna asılı
tablasında, elinde tarak destesini şakırtatarak, “Ayna var, tarak var! Dikiş
iğneleri, çengelli iğneler, bellere lastik, elbiselere askılar, yakalara
balina, çakmaklara benzin...” diye satış yapıyordu.
Peki, bu gerçek İzmirli Kör Hafız kimdi?
Asıl adı Mustafa Ayrıközü’ydü, 1902 yılında İzmir’de
doğmuştu. Tıbbiye öğrencisiydi, mezun olup yaşamını hekim olarak sürdüreceğini
düşlerken yurt savunması için askere alınmış, Antep’e gönderilmişti.
Antep’te Fransızlar’a karşı savaşırken sağ gözünü kaybetti.
Ardından Musul’a gönderildi. Musul’u İngilizler işgal etmişti. Musul’da
İngilizler'e karşı savaşırken, bu kez sol gözünden oldu.
Daha sonra İzmir’e dönen Ayrıközü, okuluna devam edemeyecek
ve Kemeraltı’nda 60 yıl sürecek olan seyyar satıcılığa başlayacaktı.
Geçenlerde internette
fotoğrafını görünce o yılların anıları düştü aklımın kilerinden...
Geçen zaman içinde çok şey değişmişti.
Kemeraltı artık eski Kemeraltı değildi.
Pastanelerin, kahvelerin, meyhanelerin, kuyumcuların,
börekçilerin, kitapçıların yerini artık on liraya üç tişortun satıldığı çul
çaput tezgȃhları almıştı.
Şimdi fotoğrafına bakıyorum,
Kör Hafız da zamane uymuştu. O zamanlar çakmaklar benzinliydi. Kör Hafız da
uçak benzini satıyordu. Nicedir benzinli çakmaklar yürürlükten kalkmıştı. Kör
Hafız da artık benzin değil çakmaklara gaz satıyordu.
İzmir’i İzmir yapan da işte bu güzel insanlardı.
MAJÜSKÜL BİR KADIN YÜZÜNE
eski yazma kitaplarda aranan
saçları kadifeli ipek bir kadın
gittiği her yeri bir majüskül sanarak
yüzünün bir yanını yazlık sinemalara
bir yanını bekâr adamlara uyduruyor
sokak sesli eskürbacı mı bu kadın
el kadar bir tiren taşıyor koynunda
ki onu herkes soyguncu bilmektedir
vampir diye yazıldığı kitaplarda
bir sansarla evlendiği de söyleniyor
içinde aşkın hurda bisikleti
nereye gitse bir harf uçuyor yüzünden
tenha ve gizli takvimlerde
şimdi yapma bir gül kalmıştır elinde
tahta atıyla geçtiği günlerden
(Yukarıdaki şiir o günlerde yazıldı. Şiirde
“eskürbacı” sözcüğü geçiyor. O yıllarda “eski urbacı”lar vardı. Omuzlarında
amerikan bezinden torbalarla dolaşır, üç otuz paraya eskimiş ceket, palto,
patolon gibi giysileri alırlardı. Zamanla “eski urbacı” sözcüğü, “eskürbacı”ya
dönüşmüştü. Artık onlar da kalmadı.)
02 EKİM
2014, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder