3 Ekim 2014 Cuma

BENZİNCİ KÖR HAFIZ

Benim gazete yazarlığımın çok öncesinde bir de gazete satıcılığım var. Yıl 1961. İzmir’de Namık Kemal Lisesi’nde öğrenciyim. Ortaokuldan beri çeşitli işlerde çalışmışım. Bu kez nasıl olduysa nasibime gazete satıcılığı düştü.
Mahallemizde gazete bayiliği yapan Yaşar abi var. Lise birinci sınıftayım. Okul öğlene kadar. Öğleden sonrası için iş arıyorum. Yaşar abi Küçükyalı’dan Güzelyalı’ya kadar olan bölgede gazete dağıtımı yapıyor.
O yıllarda Hürriyet, Milliyet, Akşam, Yeni Sabah gibi İstanbul gazeteleri öğleden sonra İzmir’e geliyor. İzmir’de ise beş gazete çıkıyor: Yeni Asır, Demokrat İzmir, Ege Ekspres ve Sabah Postası; öğleden sonra da Ege Telgraf…
Yaşar abi sabah evlere İzmir gazetelerini dağıtıyor, öğleden sonra İstanbul gazetelerini de ben…
Bir süre sonra Kemeraltı’nın girişinde bir gazete büfesinde iş buldum, Hüseyin abinin yanında.
Okuldan saat 13.00 gibi çıkıyor, Alsancak’tan Kemeraltı’na kadar yürüyor, akşam karanlığına kadar gazete tezgȃhının başında duruyorum.
Benzinci Kör Hafız’ı işte bu yıllarda tanıdım.
Çalıştığım gazete büfesi o zamanki Hükümet Konağı’nın Kemeraltı girişindeki Adliye’nin kapısı önünde.
Kör Hafız ise büfenin yüz metre kadar ilerisinde, Konak Sineması ile pasajının önünde tezgȃhını açıyor.
Yüzü çiçek bozuğu ve iki gözü de görmüyordu.
Alçacık hasır iskemlesinde oturuyor, boynuna asılı tablasında, elinde tarak destesini şakırtatarak, “Ayna var, tarak var! Dikiş iğneleri, çengelli iğneler, bellere lastik, elbiselere askılar, yakalara balina, çakmaklara benzin...” diye satış yapıyordu.
Peki, bu gerçek İzmirli Kör Hafız kimdi?
Asıl adı Mustafa Ayrıközü’ydü, 1902 yılında İzmir’de doğmuştu. Tıbbiye öğrencisiydi, mezun olup yaşamını hekim olarak sürdüreceğini düşlerken yurt savunması için askere alınmış, Antep’e gönderilmişti. 
Antep’te Fransızlar’a karşı savaşırken sağ gözünü kaybetti. Ardından Musul’a gönderildi. Musul’u İngilizler işgal etmişti. Musul’da İngilizler'e karşı savaşırken, bu kez sol gözünden oldu.
Daha sonra İzmir’e dönen Ayrıközü, okuluna devam edemeyecek ve Kemeraltı’nda 60 yıl sürecek olan seyyar satıcılığa başlayacaktı. 
Geçenlerde internette fotoğrafını görünce o yılların anıları düştü aklımın kilerinden...
Geçen zaman içinde çok şey değişmişti.
Kemeraltı artık eski Kemeraltı değildi.
Pastanelerin, kahvelerin, meyhanelerin, kuyumcuların, börekçilerin, kitapçıların yerini artık on liraya üç tişortun satıldığı çul çaput tezgȃhları almıştı.
Şimdi fotoğrafına bakıyorum, Kör Hafız da zamane uymuştu. O zamanlar çakmaklar benzinliydi. Kör Hafız da uçak benzini satıyordu. Nicedir benzinli çakmaklar yürürlükten kalkmıştı. Kör Hafız da artık benzin değil çakmaklara gaz satıyordu.
İzmir’i  İzmir yapan da işte bu güzel insanlardı.

MAJÜSKÜL BİR KADIN YÜZÜNE

eski yazma kitaplarda aranan
saçları kadifeli ipek bir kadın
gittiği her yeri bir majüskül sanarak
yüzünün bir yanını yazlık sinemalara
bir yanını bekâr adamlara uyduruyor

sokak sesli eskürbacı mı bu kadın
el kadar bir tiren taşıyor koynunda
ki onu herkes soyguncu bilmektedir
vampir diye yazıldığı kitaplarda
bir sansarla evlendiği de söyleniyor

içinde aşkın hurda bisikleti
nereye gitse bir harf uçuyor yüzünden
tenha ve gizli takvimlerde
şimdi yapma bir gül kalmıştır elinde
tahta atıyla geçtiği günlerden

(Yukarıdaki şiir o günlerde yazıldı. Şiirde “eskürbacı” sözcüğü geçiyor. O yıllarda “eski urbacı”lar vardı. Omuzlarında amerikan bezinden torbalarla dolaşır, üç otuz paraya eskimiş ceket, palto, patolon gibi giysileri alırlardı. Zamanla “eski urbacı” sözcüğü, “eskürbacı”ya dönüşmüştü. Artık onlar da kalmadı.)


02 EKİM 2014, BİRGÜN

Hiç yorum yok: