17 Ocak 2015 Cumartesi

YENİDEN MERHABA!

Kırk Kuşağı’nın “Fedailer Mangası”ndan Rıfat Ilgaz’ın ömrünün çoğunun hapishanelerde geçtiği sanılır.
Daha ilk şiir kitabının adı “Sınıf” diye altı aya mahkum olan ve gençliğinin baharında hapishane ile tanışan bir şair için bu kanı doğru kabul edilebilir.
Fakat Rıfat Ilgaz aynı kanıda değildir.
Ölümünden önce yaptığımız bir söyleşide şöyle diyecektir:
“Herkes benim ömrümün hapislerde geçtiğini sanır. Oysa öyle değildir. Ben hapishanelerden çok, hastanelerde, daha doğrusu tüberküloz olduğum için sanatoryumlarda yattım.”
Rıfat Hoca gerçekten de ülkenin çalkantılı dönemlerinde kapağı sanatoryuma atarak hapishane yoluna düşmekten kurtulacaktır.
Benim de yaklaşık on yıldır ömür yolum mutlaka bir “hastane” önünden geçmekte…
Kırk yıldır oturduğum Kadıköy’de ziyaretine bulunmadığım hastane ya da acil servis kalmadı gibi…
Son üç aydır ise Anadolu yakasına ziyaretler başladı.
Örneğin diyalize hazırlık amacıyla sol kolda açılan “fistül” ameliyatı Çağlayan’da bir hastanede yapıldı.
Şimdi sormak gerekmez mi?
Bunca hastane dolaşmana neden olan hastalığın nedir?
İnanın, on yıldır çözebilmiş değilim.
Vücut bir sinyal veriyor, pusulası da hemen bir hastane…
Sonrası beni ilgilendirmiyor.
Tahliller, ilaçlar, serumlar ve nihayetinde ameliyat…    
Sonuç çok da karamsar ya da kötü değil…
Hatta kimileyin yararları bile var.
Örneğin sevgili eşim Bilge, bu geçen zaman içinde benimle ilgilenmekten bir tıp fakültesi mezunu kadar deneyim kazandı.
Bir hemşire gibi pansuman yapabiliyor, hangi ilacın hangi hastalığa deva olabileceğini biliyor.
Ve bütün bunları doktorlar ile tartışabiliyor.
Hastalığımın bir başka yararı, bunca yaştan sonra hayatımı disiplin altına alması…
Öyle eskisi gibi alıp başını gitmeler yok.
Haftanın üç günü diyalize gireceksin, her ne koşulda olursa olsun.
Yeme-içmenin de belli kuralları var artık.
Vücuda hangisi yararlı, hangisi yararlı bileceksin.
Ömür yolu bir daha hastane yoluna düşmezse, şimdilik perşembe günleri yine burada birlikteyiz.
Bu arada hastalığım süresince arayan soran, ziyarette bulunan dostlarıma, arkadaşlarıma; kanlarıyla bedenime can veren her yaştan genç kardeşlerime; geceleri başımda bekleyen oğluma, kızkardeşlerime; dolaştığım hastane ve acil servis doctor, hemşire ve çalışanlarına; BirGün’deki çalışma arkadaşlarım ve okurlarıma; elbette en çok da bir doktor titizliğiyle bakımımı üstlenen sevgili eşime teşekkürü bir borç bilirim.
Yeniden merhaba!


08 OCAK 2015, BİRGÜN

Hiç yorum yok: