18 Nisan 2014 Cuma

"GARİP" ŞİİRİN ÖYKÜSÜ

Melih Cevdet Anday, Kadıköy Ortaokulu’nu bitirdikten sonra, ailesinin Ankara’ya göç etmesi nedeniyle lise öğrenimi için Ankara Lisesi’ne yazılır. Orhan Veli ile Oktay Rifat Anday’dan bir sınıf yukarıdadırlar. Yani lise ikide...
“Garip” şiirinin bu üç temsilcisinin tanışması da lisede yayımlanan “Sesimiz’’ dergisinin bir toplantısında olur. Şiir sevgisi bu üç şair adayını hemen kaynaştırmıştır.
Anday’ın Orhan Veli ile arkadaşlığında ise tiyatro sevgisi ayrıca rol oynar. Çünkü okulun tiyatro kolu toplantısında birlikte olmaktadırlar.
İlk şiirlerini “Sesimiz” dergisinde yayımlarlar. 
Liseyi bitirdikten sonra “Varlık” dergisine yazmaya başlarlar.
İlk şiirler ölçülü-uyaklıdırlar.
Fakat, Anday’a da göre yeni bir hava taşıyorlardır.
O zaman “Varlık” dergisi sahibi ve yönetmeni Yaşar Nabi Nayır “Yeni bir hava getiren üç genç şair” diyerek bunları oku­ra tanıtır. Hatta bunun yüzün­den mizah dergilerinde alay konusu bile olurlar.
Bir mizah der­gisinde şu konuşma yayımlanacaktır:
“Bu üç genç şair, edebiya­tımıza ne getirmişler?
- Hava!”
Bir süre sonra ölçüsüz-uyaksız, sonradan “sürrealist” diye nitelendirilen şiirlere sıra gelir.
“Varlık” dergisi ortadaki iki sayfasını her sayı bu “üç genç şaire” ayırıyordur.
Bunlar yalnız “garip” karşılan­makla kalmayacak, gülmelere de neden olacaktır.
Anday ile 20 Nisan 1988 tarihinde “Cumhuriyet” gazetesinde de yaptığım konuşmada şöyle anlatacaktır:
“Sanırım uyan­dırdığımız ilk kanı, bizim şiiri daha öğrenemediğimiz biçimin­de oluştu. Ben o zaman Devlet Demir Yolları’nda çalışıyordum. Orhan Veli bir gün yeni çıkan ‘Varlık’ dergisini getirdi ve bizim şefin önüne koydu, Bu kişi ak­tör Ulvi Uraz’ın babasıydı. Şiir adı altında çıkan bu yazıları okuduktan sonra bana ‘Üzülmeyin, yavaş yavaş öğrenirsiniz’ dedi.”
Peki “Garip” adı nereden ge­liyordu?
Örneğin Orhan Veli ve Oktay Rifat, ilk kitapları olarak “Garip”in adını verirler.
Melih Cevdet’e göre ise Orhan Veli’nin ilk kitabı “Vazgeçemediğim”dir.
Bunun öyküsünü ise Melih Cevdet, yine o konuşmada şöy­le anlatacaktır:
“Bu şiirleri okuyanların di­linden “amma da garip” sözü hiç düşmüyordu. Sanırım ilk Or­han Veli benimsedi buradaki ga­rip sözcüğünü. Ben ilk askerli­ğim sırasında teritonit ameliya­tı geçirmiştim, apandisiti aldır­mak üzere Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nde yatıyordum.
Bir gün Orhan’la Oktay geldiler. Şi­irlerimizin bir kitapta toplanma­sını konuştuk. Orhan Veli kita­bın kapağında üçümüzün de adının bulunmasını istiyordu. Ok­tay Rifat ise buna razı değildi, kitabın Orhan Veli tarafından düzenlenmiş bir antoloji olma­sını istiyordu. Fikir birliğine va­ramadığımız için kitap Orhan’ın adıyla yayımlandı.
İşte “Garip”in kısaca hikâyesi budur. Biz, Oktay Rifat ile ben daha sonra şiirimizi başka yön­lere doğru sürdük. Benim değiş­mem “Tohum” şiiriyle başlar. Ama bizden sonra Orhan Veli de “Garip” esprisinden vazgeçti.”
Ol hikâyet budur işte...

17 NİSAN 2014, BİRGÜN


Hiç yorum yok: