Turnalar Türk
kültüründe şans, bolluk,
umut kuşlarıdır. Efsanelere göre hayat kurtarır, yardım eder, umut dağıtırlar.
Halk inanışına göre tek eşli ve gururları
için yaşayan kuşlardır.
Eşlerini yitirdikleri zaman bir daha
topluluklara karışmazlar.
Bir avcı tarafından eşi vurulursa, geride
kalan eş intihar eder. Bu nedenle de turna kuşunun varlığına çok saygı gösterilir.
Ayrıca havanın
güzelleşeceğini, fırtına çıkacağını, bölgeye bir zümrenin gelmek üzere
olduğunu, orada tek başına bir insanın yaşadığını belirten türlü hareketlere
sahip olmaları nedeniyle bir haberleşme görevi de üstlenirler.
Genellikle kış aylarında kuru otlaklarda bulunur, üreme mevsimi sırasında bataklık alanları yaşam yeri olarak seçerler. Nemli bataklıklar, bozkırlar ve
çayırlar, seçilebileceği öteki alanlardır.
Doğa Derneği, turnaların bu çığlığını duyurmak için
sergiler, sempozyumlar düzenlemekte, bu soruna çare arama çabasıyla çalışmalar
yapmakta...
Doğa Derneği verilerine göre bugün,
Doğu ve Orta Anadolu’daki sazlıklarda yaşayan, aşırı otlatma, konvansiyonel
tarım uygulamaları ve sulak alanların kurutulması sonucunda yaşam alanları yok
edilen turnaların nesli tükenmek üzeredir.
Çünkü on binlerce yıldır Anadolu’da yaşamakta olan telli turnalar artık bu topraklarda
ürememektedir.
Türkiye’de şu anda 11 telli turna bulunmakta ve
yalnızca Muş’un Bulanık ovasında yaşayabilmektedirler.
Dünyada sadece 20
çiftten az kalmış olan Anadolu Dağ
Turnasını (Grus grus
archibaldi) ise bizden sonraki nesiller göremeyebilir. Oysa turnalar,
Anadolu’nun ta kendisi, Anadolu’nun kültürüdür. 14.000 yıl önce Göbekli Tepe’deki
sütunlara nakşedilen, türkülerimizde, masallarımızda, halk edebiyatında
sevgiliye haber uçuran, tarlaya bereket getiren, vefanın, sevginin simgesi olan
turnaların yok olmasıyla koskoca bir kültür de yok olmaktadır.
Doğayı yok
ettiğimizde sanatı da yok ediyoruz çünkü.
Doğaya karşı bu
acımasız hoyratlığı anlamak mümkün değil.
Geçen gün Karadeniz
gezisinden dönen sinemacı-yazar arkadaşım Işıl Özgentürk anlatmıştı.
Karadeniz halkının
HES’lere karşı çıkışının bir nedeni de ne biliyor musunuz?
HES’lerin
çıkardığı gürültü kış uykusuna dalan “ayı”ları çok rahatsız ediyor, bu yüzden
de kızgınlıklarını çevre halkından alıyorlar; aslında aralarında hiçbir sorun
yokken...
Pir
Sultan’ın dediği gibi “havada turnalar çığrışıp ötsün, ötsün de telinden
olmasınlar!”
“Gitme
turnam” sesine kulak vermek, insanoğlu ile doğa arasında var olması gereken
barışın bir göstergesidir ayrıca...
Seyyah olup ayrı düştüm
elimden
Bana da bir kanlı zalimden
oldu
Kişi benlik ile düşer belaya
Bela çekmek bana dilimden oldu
Her ağacın kurdu özünde olur
Kişinin kemliği sözünden olur
El için ağlayan gözünden olur
Ağlayan gözlerim selinden oldu
Pir Sultan pirinin damanın
tutar
Koç yiğit menzile gün olur
yeter
Havada turnalar çığrışır öter
Öten telli turnam telinden
oldu
07 KASIM 2013, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder