23 Kasım 2013 Cumartesi

SİYASİ AHLAK İFLAS ETTİ

Halkın gözüne baka baka açıkça ya­lan söylüyorlar. Halk da bu yalanlara tepki göstermeyecek biçimde alıştırılmış bulunuyor. Bu “yalama olmak” demek­tir. Türkiye için asıl tehlikeli durum bu­dur.
Yaklaşan seçimler, siyasi ahlakın büsbütün iflas ettiğinin göstergesidir. Bizde her zaman politika temiz insanların giremeye­ceği kadar kirli bir ortamdı. Ama hiç­bir zaman politika bugünkü kadar say­gınlığını yitirmedi.
Bütün partiler 12 Eylül’e karşı olduk­larını ya açıkça söylüyor ya da belli edi­yorlarsa da 12 Eylül’ün getirdiği antide­mokratik zorbalıklardan yararlanmanın da yollarını arıyorlar. Örneğin sandığa gitmemek yurttaşın demokratik hakkı iken 12 Eylül’ün getirdiği yasağa uyarak buna karşı gelmiyorlar. Yurttaşın seçimi ve partileri protesto etmek hakkı vardır ve bu hakkını oy sandığına gitmemekle gösterir.
Partiler şarkıcıları, sinema artistleri­ni, arabeskçileri, onların popülaritesin­den yararlanmak için aday gösterme ya­rışına girdiler. Bu insanların “Taş yerinde ağırdır” denildiği gibi elbet kendi ağır­lıkları vardır. Ancak bunların yasa ko­yucu olmaları ve örneğin yasa koymak­ta bir hukuk profesörü ya da bir aydınla eş değerde bulunmaları, öyle bir par­lamentodan hangi düzeyde yasaların çı­kacağını gösterir.
Seçimlerde bir politika rezaleti de yabancı reklamcıların kullanılmasıdır. Türkü Türk’e Türk olmayan birileri tanıtacaktır. Bu, apaçık bir siyasi maskaralıktır. Seçimi diş macunu, after shaw, kâğıt peçete ve kadınların regl bezi reklamlarından ayırt etmemek demektir. Bu reklamcılar kendi kültür ailelerinden olan başka halkların seçim reklamını yapabilirler. Türkiye’de seçim reklamı yapmaları düpedüz kötü malı iyi diye halka yutturmaları demektir.
Başta anayasa olmak üzere antide­mokratik yasaların değiştirilmesini mi? Yoksa kendi öz çıkarlarına uymak ko­şuluyla kimi yasaları değiştirir gibi görünmeleri mi?
Bütün bu saydıklarımdan çok daha kötüsü şudur: Halkımız yıllardan ve yıllardan beri bu kokuşmuşluğa, bu düzeysizliğe, bu ara­besk politikaya alıştırılmış olduğundan tepki göstermemektedir. Hatta pek ço­ğu aynı yollarla başarı fırsatı aramakta­dır.
Öyleyse bu durumda ne yapmamız gerekir? Hepimizin düşünmesi gereken budur. Bir çözüm reçetesi gösteremiyorum.
***
Yukarıdaki sözler Aziz Nesin’e ait.
Aradan tam 22 yıl geçmiş...
1991 yılında yine bir seçim öncesi, o zamanlar çalıştığım “Cumhuriyet” gazetesinde yazarlar ile bir dizi konuşma yapmış, Aziz Nesin ile yaptığım konuşma da 28 Eylül 1991’de yayımlanmıştı.
Tarihin tekerrür etmesi mi demeli?
Bugün yaşadıklarımıza bakarsanız değişen nedir, söyler misiniz?
Bugün de “yeni” bir anayasa yapma olanağı bulunmuyor.
Bugün de”yalan”nın ucu Hz.Adem’e kadar dayandı.
Bugün de antidemokratik yasalar hâlâ yürürlükte...
Gerçekten, Aziz Nesin’in de dediği gibi, “bu durumda ne yapmamız gerekir?”


21 KASIM 2013, BİRGÜN

Hiç yorum yok: