14 Mart 2013 Perşembe

BİR KURUŞ MİLYARDERİ...


Ey okur, bilesin ki bu yazıyı okumakla elin “para”nın sıcak yüzüne değmeyecek... Ama yine de bakalım, atalarımız “para” üzerine ne demişler, eğer var ise buradan bir ders çıkaralım.
Dilbilim üstadı Ömer Asım Aksoy, “para” üzerine atasözlerini şöyle derlemiş:
“Para dediğin el kiri. Para ile imanın kimde olduğu bilinmez. Para isteme benden, buz gibi soğurum senden. Param ile vereyim de mi düşman olayım, vermeyeyim de mi düşman olayım? Paran çoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol. Paran gitti diye sormazlar, işin bitti mi diye sorarlar. Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak. Paranın yüzü sıcaktır. Paran ucuz olursa sen pahalı olursun. Paran varsa cümle alem kulun, paran yoksa tımarhane yolun. Para parayı çeker. Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur. Parayı domuzun boynuna takmışlar da ‘Domuz Ağa’ diye çağırmışlar. Parayı veren düdüğü çalar. Parayı zaptetmek deliyi zaptetmekten zor.”
Bunlar da üstadın “para” üzerine nakşettiği deyimler:
“Para babası. Para bozmak. Para canlısı. Para çekmek. Para çıkarmak. Paradan çıkmak. Para dökmek. Para etmemek. Para gözlü. Parayla değil, sırayla. Para kesmek. Para kırmak. Paranın gümüş olduğunu anlamak. Parasını çıkarmak. Para sızdırmak. Para tutmak. Para vurmak. Paraya çevirmek. Paraya kıymak. Paraya para dememek. Para yapmak. Para yatırmak. Para yedirmek.”
Su sesi misali, okuması bile güzel değil mi, cüzdanda yeri olmasa da...
Geçenlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da şu özdeyişi armağan etti para literatürüne?
“Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 TL de büyük bir paradır. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir. Bir geçimdir sürdürebilirsiniz.”
Sayın Bakan’a hak vermemek mümkün değil.
Kanıtı da Sosyal Güvenlik Kurumu’nun on yıl beş aylık memuriyetine karşılık 75 yaşındaki emekli Saim Gür’e çıkardığı 20 kuruşluk ikramiye...
Saim Bey, ayrıca dört kuruş da “gecikme faizi” alacak.
Emekli memur, “On yıllık hizmetim olduğu dikkate alınırsa demek ki yıllığım iki kuruşa geliyor” diyerek yasal yollara başvuracağını, “eğer bir sonuç alamazsa AİHM’ye giderek konuyu Avrupa’ya götüreceğini” belirtiyor.
Gerçi “bir” kuruşlar tedavülden kalksa da, yaşamlarını yalnızca kredi kartıyla alışverişlerde kâğıt üzerinde sürdürseler de para, paradır.
Ne demiş atalarımız?
“Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur.”
Saim Bey de hayatının kıymetini bilsin, 20 kuruş ikramiye 800 TL asgari ücret karşısında gerçekten büyük para...
Üstelik dört kuruş da gecikme zammından dolayı fazlası var.
Memleket bir “kuruş milyarderi” kazanmış, daha ne olsun?

14 MART 2013, BİRGÜN

Hiç yorum yok: