Ahmed
Midhat tarihimizin en üretken yazarlarından biri. Kartvizitinde neler yok: Gazeteci,
roman yazarı, tarihçi, tiyatrocu, felsefeci, mütercim, matbaacı, mürettip,
makinist, memur, öğretmen, eğitimci, müderris, profesör, işadamı, hatta aynı
zamanda bir çiftçi…
Yazarlığı
ve öteki başarılarının yanı sıra 1.83 boyu, mavi gözleriyle oldukça da yakışıklı
ve dönemin ünlü kadınlarıyla dillere destan aşklar yaşıyor.
İlki
şair Fitnat Hanım’la yaşadığı büyük ve gizli aşk…
Bu aşkın
mektuplarını zamanı gelince yayımlanması dileğiyle oğluna bırakacak ve mektuplar
ölümünden 36 yıl sonra, 1948’de Hakkı Tarık Us tarafından yayımlanacaktır.
Gazanfer
İbar, “Şa Şa Şa’dan Çapkın Kız’a” (Doğan Kitap) çalışmasında aktardığına göre “Ahmed
Midhat Efendi ile Şair Fitnat Hanım” başlıklı kitabında Hakkı Tarık Us, iki
aşığa şöyle tanımlıyor:
“32
yaşında, boylu boslu, iri kemikli, geniş omuzlu, dinç bir erkek... On metre
kadar bir bahçenin araladığı bir komşuları, Fitnat Hanım, Ahmed Midhat Efendi’yi
yakıp yandırmaktadır. Fitnat Hanım, henüz 34 yaşında bir kadın, fakat yirmi
yaşında görünen bir taze. Simaca, vücutça öyle güzel ki...”
İlk
mektup Ahmed Midhat tarafından 18 Mart 1878’de yazılıyor. “Biricik rüzgârım,
zarafet sahibi yazarım, güzellik saçan şairim, efendim” diye başlayan mektup
altı sayfa…
Fitnat’ın
“hemşire-birader” kalalım sözlerine, her türlü güvensiz tavırlarına karşın Ahmed
Midhat tutkusundan vazgeçmeyecek, hem sahibim, hem kölem seslenişleri arasında
Fitnat’ı göklere çıkaracaktır.
Hikâyenin
devamını Hakkı Tarık Us anlatıyor:
“Kalemiyle
öylesine dil döken birinin karşısında zor dayanılır elbet. Yazdıklarından
etkilenmeyecek kadın yoktur sanırım. Fitnat’ın da kaçacağı yer yoktur ve
Ihlamur’da ‘Mülakat’ dedikleri gizli buluşmalar başlar. Ihlamur artık sadece
“lamur” (l’amour-aşk) olmuştur. Birbirlerine hitaplar, “Mithat’ım” ve
“Fitnat’ım” biçimine dönüşür ve "Fikir, kalem, zarafet, şairiyet cihetiyle
en büyük erkeklere layık” Fıtnat, Mithat’ın kollarındadır artık. Fitnat’ın
cevabı ise yazdığı şiirdedir: “Gel seninle yanalım, Allah aşkına.”
Hakkı
Tarık Us, bu aşkı sonlandıran nedenin, yeni çıkmaya başlayan Tercüman-ı Hakikat
gazetesinde basılan şiire Vakit gazetesinde yazılan nazire-cevap olduğunu belirtiyor.
Şiirde Fitnat’ın
adının geçmesine çok sinirlenen Midhat, şiiri yazan Sait Bey’i sokakta dövecek,
ertesi gün de Tercüman-ı Hakikat’te “Sait Bey’e Dayak” adlı bir makale yazacaktır.
Ahmed
Midhat, daha sonra Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyatta gösterdiği çabalar
dolayısıyla bir kadın yazarı övecektir
Bu
kadın, Ahmed Midhat’ın manevi kızı kabul ettiği, bugün kullandığımız 50 liralık
banknotların üstünde resmi bulunan, Türk edebiyatının ve İslam coğrafyasının
ilk kadın romancısı Fatma Aliye Topuz’dur.
Fatma
Aliye Hanım, tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın kızıdır. 1891 yılında Ahmed Midhat Efendi
ile birlikte “Hayal ve Hakikat” adlı romanı yazar. Romanın kadın ağzından olan
kısmı Fatma Aliye Hanım’ın, erkek ağzından olan kısmı Ahmed Midhat Efendi’nin
kaleminden çıkacaktır.
Bu
romandan sonra ikili uzun süre mektuplaşır ve bu mektupları Tercüman-ı Hakikat
gazetesinde yayımlanır.
Ahmet
Midhat’ın hayatına giren başka bir ünlü kadın da Şair Nigâr’dır. Tanzimat
sonrası edebiyatımızın “ilk kadın şairi” unvanına sahip Nigâr Hanım’ı, Ahmet
Midhat’ın torunu Mehmet Tanberk dedesinin Şair Nigâr ile ilişkisini şöyle
anlatacaktır:
“Ahmet
Efendi’nin çok bilinen Fitnat Hanım aşkının yanı sıra Şair Nigâr Hanım ile de
yakınlığı, arkadaşlık ilişkisi olarak yazılıp çizilirdi. Oysa Ahmed Midhat Efendi,
kendini aylarca kapattığı Beykoz’daki çiftliğinde yalnızca kitap yazmıyordu.
Aynı zamanda Nigâr Hanım ile de gizlice buluşurdu. Ahmed Midhat Efendi’nin
Nigâr Hanım’a aşkı o kadar yoğundu ki yeğenine Nigâr ismini verdi.”
Ahmed
Mithad, 1889’da Stockholm’de toplanan VIII. Uluslararası Oryantalistler
Kongresi’nde, asıl adı Olga Sergeevna Lebedef olan Kazanlı şarkiyatçı Gülnar
Hanım ile tanışır.
Olga
Sergeevna Lebedef, Türk kültürüne verdiği değer yüzünden Gülnar Hanım adını
benimsemiştir.
Kongreden
sonra Ahmed Midhat ile Gülnar Hanım dört ay boyunca Avrupa’da dolaşırlar. Ahmed
Midhat bu geziyi ve Gülnar Hanım’ı “Avrupa'da Bir Cevelan” adlı eserinde
yazacaktır.
Fakat eser
kitap haline gelmeden önce Tercüman-ı Hakikat'te tefrika edilecek ve Gülnar Hanım
tefrika devam ederken 13 Ekim 1890 da İstanbul’a gelecektir.
Ahmet
Rasim, ayrıca Gülnar Hanım’ın eserlerini gazetesinde yayımlaması, onu kadın
olarak yüceltişi ve kendisiyle olan yakın dostluğu nedeniyle Ahmed Midhat Efendi’nin
o vakitler “Rus casusu” diye jurnallenmiş olduğunu belirtecektir.
*
“Rus
müşterikelerinden meşhur Madam De Lebedef’in İstanbul’da müddet-i ikâmeti
esnasında ağızdan ağıza dolaşan güft ü gûlar pek ağır idi. Bu ağırlığa muhitin
şu terbiyesinin bais olduğunda şüphe yoktur. Ahmed Midhat Efendi, bu kadınla
peydâ-yı muarefe ederek Tercüman-ı Hakikat’te bazı âsârını dercetmek ve
hakkında beyân-ı mütalaât eylemek suretiyle kadınlığa bir paye vermek istedikçe
zavallı üstadı arkadan arkaya itham edenler, hatta hafiyelerden, ‘Rus casusluğu
ediyor!’ diye jurnal verenler bile zuhûr etmiş idi.” (Ahmet Rasim: Muharrir,
Şair, Edip, Kanaat Kütüphanesi, 1924.)
11 MAYIS
2017, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder