Düello edebiyat
âlemine iki yazar ya da şairin aralarında olan düşmanlığın giderilmesi için bir
araç olarak giriyor. Bir başka deyişle şairler ve yazarlar şiddetin yerine bu
yöntemi seçiyorlar.
En
bilinen düello olaylarından biri 27 Ocak 1837’de Rus şairi Aleksandr
Sergeyeviç Puşkin’in düelloda öldürülmesi.
Rakibi,
Fransız Devrimi’nden kaçan bir ailenin çocuğu olan ve çarın muhafız alaylarında
görevli Dantes.
Düello,
Dantes’in Puşkin’in güzel karısı Natalya ile olan ilişkisi üzerine
yapılacaktır.
Türk
edebiyatında ise düello ilk kez Namık Kemal tarafından tartışmaya açılacak, bir
dönem rağbet gördükten sonra yasaklanacaktır.
Bu nedenle
Kıbrıslı Şevket ile Mısır prenslerinden Mustafa Fazıl, düello yapmak için,
tanıklarıyla birlikte Romanya’ya gitmek zorunda kalacaklardır.
Nükteleri ile
ünlü, Servet-i Fünun şairi Süleyman Nazif, Paris'te yaşamını sürdürürken,
içinde ''Dünyada senden alçak yoktur.'' cümlesi geçen bir mektup alır.
Bunun üzerine
Süleyman Nazif, bu mektubu yazanı düelloya davet edecek, fakat mektubu yazan
kişi, Nazif'in bu davranışından etkilendiği için düello çağrısını kabul
etmeyerek özür dilemek zorunda kalacaktır.
Süleyman
Nazif’in tanıkların önünde af dileyen adama yanıtı ise şu olacaktır:
''Hakkımdaki
saldırıyı affettim. Fakat bana yazdığın mektupta ‘dünya’ sözcüğünü 'vav'la
(eski yazıda v harfi) yazmak suretiyle imlaya olan saldırınızı affetmem mümkün
değildir.''
Bir düello
olayı da Yahya Kemal ile Yakup Kadri arasında geçecektir.
Yakup Kadri’nin
“Gençlik ve Edebiyat Hatıraları”nda (İletişim Yayınları) anlattığına göre Yahya
Kemal, “ en başta alınganlık huyu bakımından kendisinin tam eşiti Ahmet Haşim
olmak üzere, hemen bütün yakın arkadaşlarını ucu zehirli yergi oklarıyla delik
deşik etmekten çekinmeyen” biridir.
Bu arada
arkadaşlar arasında yapılan dedikodular üzerine bu “zehirli ok”larından birini
de Yakup Kadri’ye yöneltecek, hatta “Şahitlerinizi gönderin, silahlarınızı
tayin edin” diyerek düelloya da davet edecektir.
Sonrasını Yakup
Kadri anlatacaktır.
Matbaadaki
çalışma odasında yazısını yazmaktadır.
Odasına eli
ayağı titreyen bir genç girer, selam vermeye bile gerek görmeden masasının
üzerine bir mektup fırlatır.
Bu genç, Yakup
Kadri’nin tanışıp dost olduğu Ahmet Hamdi Tanpınar’dır.
Mektubu
okuyunca Yahya Kemal’in kendisini düelloya çağırdığını öğrenecektir.
Hemen Falih
Rıfkı’ya telefon açıp durumu bildirmek söze başlayacakken şu yanıtı alacaktır:
“Biliyorum,
biliyorum. Düello mektubu değil mi? Ben de aldım.”
Falih Rıfkı,
Yahya Kemal’e yanıt vermezken, Yakup Kadri yapılan dedikoduların gerçeği
yansıtmadığına ilişkin bir mektup yazacaktır.
Buna karşın
uzun yıllar küs kalacaklar, Yahya Kemal Madrit Elçiliği’nden döndükten sonra,
Atatürk’ün sofrasında barışacaklardır.
15
ARALIK 2016, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder