Yahya Kemal’e göre
Vâlâ Nurettin ile Müzehher Vâ-Nû’nun evliliği ideal bir
birlikteliktir. Neden evlenmediğinin gerekçesini ise şöyle açıklayacaktır:
“Hem hayat arkadaşı, hem iş arkadaşı, hem sevgili... En mükemmel evlilik
sizinki gibi olandır. Sonra metresle yaşamak gelir. Yaşarsın yaşadığın kadar,
istemedin mi, giyer şapkanı gidersin. Kötü evlilik kadar da felaket yoktur.
Anlaşamamış bir karı kocanın evliliği... Ya boşanabilirsin, ya boşanamazsın.
Şapkanı giyersin, ya başından alırlarsa... İşte ben bu korkuyla evlenmedim.”
Oysa yaşamında evlilik
aşamasına geldiği bir sevgilisi de olmuştur: İlk kadın ressamlardan, Nâzım
Hikmet’in annesi Ayşe Celile Hanım...
Şair, Celile Hanım’ı ilk kez 1916 yılında Yakup Kadri’nin götürdüğü Çamlıca Bektaşi
Dergâhı’nda görecektir.
Evlenmelerine engel olan
ise Vâ-Nû’ya göre Yahya Kemal’in kaprisleri, Yakup Kadri’ye
göre de ruhsal bunalımları ve kıskançlık kuruntularıdır.
Şevket Rado’nun aktardıklarına
bakılacak olursa Yahya Kemal, Büyükada’yı mekân tuttuğu günlerde Celile Hanım
ile ilişkisini bir hayli ilerletmiştir.
Bir gün eski sadrazamlardan Berlin Sefiri Hakkı Paşa’nın İstanbul’a
geleceği öğrenilir.
Hakkı Paşa, Celile Hanım’ın uzaktan akrabasıdır.
Çapkın bir adamdır. İstanbul’a her gelişinde de güzel kadınları toplayarak
gece eğlenceleri düzenlemektedir.
Bu haberi alan Yahya
Kemal, çılgına döner.
Sevgilisine telefon
ederek Hakkı Paşa böyle bir gece düzenlerse katılmayacağına ilişkin söz alır.
Bir süre sonra Hakkı Paşa’nın
gece eğlencesini düzenleyeceği haberi gelir.
Bunun üzerine şairin kan
beynine sıçrar ve hemen Büyükada’dan İstanbul’a gitmeye karar verir.
Son vapur Ada’dan kalkmıştır.
Havada oldukça sert bir
lodos vardır.
Tek umut Maltepe’ye
geçmektir.
“Hastam var” diyerek ve bol para vererek bir sandalcıyı kandırır.
Şair, sonrasını şöyle
anlatacaktır:
“Güç bela Maltepe’ye gelebildik. Dalgalar
öyle bir çarpıyordu ki, sahile çıkmak buraya kadar gelmekten daha tehlikeli
idi. Zar zor, bir hayli uğraştıktan sonra kendimi sahile attım. Sırsıklam
olmuştum. Hemen Maltepe’deki kahvelere uğradım.
Bir araba istedim. Yok... Yok... Bostancı’ya kadar yaya gitmeye karar verdim. Tren yoluna çıkarak koşmaya başladım.
Kan ter içinde Bostancı’ya geldim.”
Vakit hayli geçtir.
Hemen karakola gider,
yine “Hastam var, bana bir
araba bulunuz” der.
Bir araba bulunur, yine
bol para vererek yola çıkarlar.
Önce Kadıköy, ardından
Üsküdar ve sonrasında Nişantaşı...
Kapıcıyı uyandırır.
Celile Hanım evdedir,
Hakkı Paşa’nın gecesine gitmemiştir.
Yahya Kemal o geceye son
noktayı şöyle koyacaktır:
“Apartmanın karşısında bir arabacının meyhanesi
vardı. Orada sabaha kadar içtim. Sabahleyin doğru eve çıktım. Benim halim
berbat. Toz toprak içinde olduğumu görünce şaşırdı ve hemen anladı. Sarmaş
dolaş olduk.”
Bu aşkın sonu mu?
Celile Hanım, her şeyi
göze almıştır, Yahya Kemal ile evlenecektir.
Şairin zevkine göre
oturacakları evi bile düzenlemiştir.
Yahya Kemal ise
evlilikten vazgeçtiğini Yakup Kadri’ye şöyle anlatacaktır:
“Bu ne kadar dile gelmiş bir kadınla ben nasıl
evlenebilirim? Sonra herkes bana ne der? Ne gözle bakar?”
Ve yıllar sonra...
Nâzım Hikmet’in affı için annesi Celile Hanım, bir imza
kampanyası açmış, Galata Köprüsü üzerinde imza toplamaktadır.
Birlikte içki içtikleri bir gece başını Vâlâ Nureddin'in göğsüne yaslayıp “Nazım'cığım
hapiste,” diye gözyaşı döken Yahya Kemal ise bir zamanlar sevip evlenmeye karar
verdiği ve artık gözleri görmeyen Celile Hanım’ın önünden geçecek ve Nâzım
Hikmet’in affı için imzasını vermeyecektir.
ESKİ MEKTUP
Adalardan gelen bu mektupta,
Oradan, bir sihirli râyiha
var;
İşveler sezdiren bir üslûpta,
Bir güzel şarkı söylüyor
rüzgâr,
Adalardan gelen bu mektupta.
Ben o rüzgârla şimdi baş
başayım;
Galibâ yol göründü sevdâya;
Kendi gönlümce bir saat
yaşayım;
Girmesin başka bir hayâl
araya;
Ben o rüzgârla şimdi baş
başayım.
YAHYA
KEMAL
21 NİSAN 2016, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder