Yaşar Kemal, roman denemelerine 1946-47 yıllarında başlar.
“Ortadirek” romanına başlamıştır ama, yarım bırakmıştır. “İnce Memed” de taslak
halindedir.
1951’de Adana’dan İstanbul’a gelir.
Paraya gereksinimi vardır. Tanıdığı bir sinemacı, bir
senaryo yazmasını ister. Sinema bilgisi de Abidin Dino’dan öğrendikleri
kadardır.
Film yapacak kişiye “İnce Memed”in konusunu anlatır.
Üç bin liraya anlaşırlar.
Senaryoyu yazar bitirir, fakat adam ortadan kaybolmuştur.
Film işinden umudu kesince durumu, röportajları yayımlanan
Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Cevat Fehmi Başkut’a anlatır.
Ve bir gün Cevat Fehmi’ye “Ben zaten bu konuyu roman olarak
tasarlamış, birkaç bölüm de yazmıştım. Onu bu yıl bitirmek istiyorum. Ama
paraya gereksinmem var. Bana avans olarak bin lira verirseniz” diyecek olur.
Cevat Fehmi, hemen vezneye gönderir Yaşar Kemal’i…
Bin lirayı alınca Beşiktaş Serencebey’de bir ev tutacak ve
zaten aklında ezbere aldığı romanı yazmaya başlayacaktır.
Yıl 1953’tür ve İstanbul’da görülmemiş bir kış
yaşanmaktadır.
Tuna’dan gelen buzlar, İstanbul Boğazına inmiştir.
Yaşar Kemal’in deyişi ile yeryüzü gökyüzü donmuştur.
Evde küçük bir çini sobadan başka bir şey yoktur.
Bulabilirlerse sobada odun yakmaktadırlar. Thilda, yatağın içinde kitap
okumaktadır.
Erzurum’dan aldığı kalın eldivenler elinde “İnce Memed”i üç
ay içinde yazar ve hemen Cevat Fehmi’ye götürür.
Bu arada kimi anlaşmazlıklar yüzünden Cumhuriyet’te
yayımlanmayınca Yaşar Kemal romanını “Dünya”
gazetesine, Bedii Faik’e götürür, “Al bu senin, Cumhuriyet’ten çekip alıyorum,
sen yayımla!” diyerek…
Bedii
Faik’e göre de işin aslı ise şöyledir:
“Gazetede
dizi olması kolaylığına uygun düşmesi
için” bir macera romanı yazmıştır Yaşar Kemal. Hiçbir edebi iddiası yoktur.
Peyami Safa’nın “macera” romanlarına koyduğu “Server Bedii” misali, bu romanını
kendi adıyla değil de “nam-ı müstear”la yayımlamak istemektedir.
Fakat,
Cevat Fehmi, romanın başındaki yirmi sayfa tutan upuzun girişi sıkıcı
bulduğundan, Yaşar Kemal’in bu bölümü çıkarması koşuluyla romanı yayımlamak istemektedir.
Yaşar Kemal ise buna razı gelmemektedir.
Bu
yüzden de romanını Bedii Faik’e getirmiştir ve “Dünya”da yayımlamak
istemektedir.
Bedii
Faik, Yaşar Kemal’e önce neden takma ad ile yayımlamak istediğini sorar. Yaşar
Kemal’in yanıtı oldukça ilginçtir: “Okuduğun zaman sen de göreceksin ki tam bir
macera romanıdır bu ve Yaşar Kemal imzasıyla bir arada durması bence imkânsız!”
Ve Bedii
Faik, romanı alıp evine götürür. Bir gecede de okur...
Bedii
Faik, gerçekten de ilk sayfalarını Cevat Fehmi’ye hak verecek derecede sıkıcı
bulur. Ama okudukça Yaşar Kemal’in kendisine bu kadar haksızlığı ve tersliği
nasıl yapabildiğine de şaşar...
Ertesi
gün de romanı aldığı gibi Cumhuriyet’te, Nadir Nadi’nin kapısına dayanacak,
olan-biteni anlattıktan sonra “Ben Yaşar Kemal’i bu romana imzasını koyması
için ikna edeceğim, sen de Cevat Fehmi’ye söyle romanın baş tarafını atmadan
tefrika etsin.”
Birkaç gün
sonra da roman Yaşar Kemal imzasıyla ve küçük bir bölümü çıkarılarak Cumhuriyet’te yayımlacaktır.
Çünkü zamanın basın savcısı Hicabi Dinç, Cumhuriyet’e
gelerek, “Cevat Bey Ankara’dan emir geldi, bu romanı keseceksiniz” diyecektir.
Cevat Fehmi de ayağa kalkarak “Hicabi Hicabi” diye
bağıracaktır: “O sana Ankara’dan telefon edenler bana telefon etsinler. Sen mi
anlarsın romandan ben mi, onlar mı anlar, ben mi, gücünüz yeterse bu romanı
gazeteden kestirin bakalım.” (Ne yazı müdürleri varmış, bir de şimdikilere
bakın!)
Sonuçta gazetenin avukatı Orhan Apaydın, suç sayılabilecek
küçük bir parça bulsa da Yaşar Kemal o parçayı kitap çıkarken koyacaktır.
18
ŞUBAT 2016, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder