Cahit Sıtkı’nın ilk
şiir kitabı “Ömrümde Sükût” 1932 yılında Semih Lütfi: Sühulet Kitabevi
yayınları arasında çıkar. (Daha Tarancı soyadını almamıştır).
Bu, 64 sayfa, ince bir kitaptır.
Şiirler yedi ara başlık bir araya gelmiştir: Ömrümde
Sükût, Maziyi Yâda Daldığım Zaman, Yatak, Aynalar, Bir Yaz Günü, Gece Bir
Neticedir ve Güneşe Âşık Çocuk...
O sıralarda Peyami Safa, Cumhuriyet gazetesinde Cahit
Sıtkı’nın şiirini öven üç makale yazacaktır. Cahit Sıtkı da bunun karşılığı
olarak “Ömrümde Sükût” kitabını “Büyük Dostum” dediği Peyami Safa’ya ithaf
edecektir.
Yakın arkadaşı Ziya Osman Saba’ya göre, “Ömrümde
Sükût” kitabının çıkmasında Peyami Safa’nın büyük yardımları olmuştur. Bir
başka deyişle Cahit Sıtkı, kitabın baskı giderlerini ödemeyecek, telif
hakkından ise vazgeçecektir.
Bu arada kitabevi sahibi Semih Lütfi, “Ömrümde
Sükût”tan üç-beş taneden fazla vermeyecek, Cahit Sıtkı da arkadaşlarına armağan
edeceği kitapları satış fiyatı olan 30 kuruştan almak zorunda kalacaktır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, ortaokulun son sınıfına gelince
babası onu Kuleli Askeri Lisesi’ne yazdırmak ister. Oğlunun subay olmasını arzu
etmektedir. Oysa Dağlarca üniversiteye gitmek ve eğitimini yurt dışında sürdürmek
amacındadır.
Babası ile bir öğle yemeğinde bu konuyu tartışırlar.
Sonrasını Dağlarca şöyle anlatacaktır:
“Peçetemi efendice masaya koydum. Duvarda üst üste
konmuş Kur’an’lar vardı; en üsttekini, bir tırnak büyüklüğünde olanı, annemin
sınav günleri için cebimize koyduğu küçük Kur’an’ı sandalye üstüne çıkarak
aldım. Öptüm üç kez. ‘Ben subay olmayacağım’ dedim. Oturdum yerime. Yemeğime
başladım.”
Babası, düzenli aile yaşamlarında karşılaştığı bu tek başkaldırıyı
şaşkınlıkla izler. Ayağa kalkarak gider, Kur’an’ların en alttaki, en büyüğünü
alır, üç kez öptükten sonra “Ben seni subay yapacağım” der saygın bir sesle.
Ve babanın dediği olur.
Dağlarca 30.08.1935 tarihinde subay çıkacak ve o gün
kendi parasıyla, ilk şiir kitabı “Havaya Çizilen Dünya”yı yayımlayacaktır.
Salah Birsel’in ilk şiir kitabı “Dünya İşleri”,
1947’de 666 tane basılır, çünkü üç formalık kitap iki top kâğıtla o yıllarda
ancak o kadar basılabilmektedir.
Bu 666 kitabın yarısı da matbaa ile yayınevi arasında
kaybolacaktır.
O yıllarda çıkan bazı şiir kitaplarının baskı adetleri
şöyledir:
Rıfat Ilgaz’ın “Yarenlik” kitabı 1943’te 250 adet,
1944’te Necati Cumalı’nın “Kızılçullu Yolu” ile Sabahattin Kudret Aksal’ın
“Şarkılı Kahve”sinin, bir yıl sonra Ziya Osman Saba’nın “Sebil ve Güvercinler”inin
baskı sayıları ise beş yüz...
Benim ilk şiir kitabım “Kuş Tufanı” da 1971 yılının
ocak ayında “imece” usulüyle yayımlanır.
60 Kuşağı’nın çoğu şairi ilk kitaplarını çıkarmıştır.
Sait Maden, “Neden kitap çıkarmıyorsun?” deyip
durmaktadır.
Sonunda şiirleri Bekir Yıldız para almadan sahibi
olduğu “Asya Matbaası”nda dizecek, kâğıdını “Soyut” dergisinin sahibi Halil
İbrahim Bahar alacak, kapağını Sait Maden yapacaktır.
Ben yalnızca cilt parasını verecektim.
Bin adet basılan kitabın yarısı dağıtımcıda kalacak,
yarısı ile Cumhuriyet gazetesinin konağı taşınırken kaybolacaktır.
Kitaba “Kuş Tufanı” adını ise Kemal Özer verecektir.
ZAMAN BİR KUŞAK GİBİ
Karanlıklarla kardeş
Bahtım bir türlü ateş
Almıyan çakmak gibi.
Sabır nedir bana sor:
Zaman bir kuşak gibi;
Sarıl sarıl bitmiyor.
CAHİT SITKI
08 EKİM
2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder