30 Ekim 2015 Cuma

ŞAİRLERİ JURNAL

A.Kadir, Kuleli Askeri Lisesi ve Ankara Harp Okulu’nda okurken, Orhan Seyfi Orhon 1935-1936 yıllarında “Aydabir” adında bir dergi çıkarmaktadır. Dergide Sabahattin Ali’nin hikâyeleri ile Nâzım Hikmet’in şiirleri yayımlandığı için A. Kadir de, öteki arkadaşlarıyla “Aydabir”i okumaktadır.
Bir süre sonra A.Kadir’in başından “38 Harp Okulu” olayı geçecek ve Nâzım Hikmet ile birlikte yargılanacaktır.
Faşizmin dünyada kol gezdiği İkinci Dünya Savaş sırasında da Orhan Seyfi, bu kez “Çınaraltı” adında bir dergi çıkaracaktır.
Bu sırada “Yürüyüş” dergisinde A.Kadir’in “Bir İnsan” şiiri ile Nâzım Hikmet’in İbrahim Sabri takma adıyla yazdığı “Dünya; Dostlarım, Düşmanlarım, Sen ve Toprak” yayımlanacak ve Orhan Seyfi, her iki şairi de “Çınaraltı”nın 23 Ocak 1943 tarihli 70. sayısında yer alan “Allah Cümlenize Rahatlık Versin!” başlıklı yazısıyla sıkıyönetime jurnal edecektir.
Orhan Seyfi’nin A.Kadir’in şiiri üzerine yazdıkları şöyledir:
“Anlaşılıyor ki, bu şiir, kapitalist rejimde askere alındığı için dövüşmeyen ve bu yolda canını veren menfi bir kahraman yoldaşın destanıdır. Şairi A.Kadir’i tebrik ederiz, doğrusu Türk gençlerine güzel dersler veriyorsunuz. Bizimkiler de böyle yapsınlar öyle mi?”
Daha sonra sözü Nâzım Hikmet’e getirerek yazısını şöyle noktalayacaktır:
“Yapılacak iş, bu şiiri yazan İbrahim Sabri’yi alkışlamak, hatta aynı mecmuanın geçen sayısında bir şiirde olduğu gibi (yumruklarınızı havaya kaldırıp) bir komünist selâmı vermek, ondan sonra da Türkçülük, vatanseverlik namına yataklarımıza girip rahat rahat, bol bol, horul horul uyumaktır. Allah cümlenize rahatlık versin!”
Nâzım Hikmet ve A.Kadir’ler ömürlerini bedelini hapishanelerde öderken onları jurnalleyenler devletin ikbalini dişleri çürümüş ağızlarında hissedeceklerdir.
Hayatta her şey elbet para değil.
Bakmayın siz büyük paralar karşılığı “jurnal” işine soyunanlara. Bal tutan parmağını yalar demiş büyüklerimiz.
Sağ iktidarlar muhbiri de, jurnalciyi de ödüllendirir; ödüllendirmiştir de… Kimini parayla, kimini yüksek mevkilere atayarak…
Geçen hafta yitirdiğimiz Çetin Altan, milletvekili olduğu günlerden söz ederken Orhan Seyfi ile ilgili ilginç bir anısını anlatır: (Ben Milletvekili iken, 1971)
TBMM açılmış, yemin töreni yapılmaktadır. En yaşlı üye olarak İsmet İnönü’nün geçici Meclis Başkanı olması gerekmektedir.
Fakat İnönü, bu görevi kabul etmez ve Başkanlığa ikinci yaşlı milletvekili Orhan Seyfi Orhon seçilir.
Oturum beş saattir sürmektedir.
Bir ara Orhan Seyfi oturuma ara verir ve tuvalete koşar.
Çetin Altan, bu sırada Orhan Seyfi’nin İnönü için yazdığı bir dörtlüğünü anımsar:
“Geçecek dört sene tekrar, yeniden bir seçime
Gireceksin, yaşın artık aşacak yetmişini…
Ey Paşam, Partiyi geç, insan o yaştan sonra
Tutamaz, fazla sıkıştırdı mı, hatta çişini.”
O günlerde Orhon Seyfi yetmiş dört, İsmet Paşa ise seksen iki yaşındadır.
Çetin Altan anısını şöyle noktalıyor:
“Orhan Seyfi’nin vaktiyle Paşa için yazdığı, Paşa’dan çok kendisi için doğru çıkıyordu. Ve Orhan Seyfi tepedeki arka kapıdan dışarı koşarken, Paşa olduğu yerde hâlâ daha mum gibi oturuyordu.”

MEZARTAŞI ÇİÇEKLERİ

Adı Çetin'di soyadı Altan
Dobra söyledi dobra baktı
Temiz kanla birlikte kirli kan
Hepimizin kanı onda aktı

CEMAL SÜREYA

(Yusufçuk, sayı:10, Ekim 1979)


29 EKİM 2015, BirGün

22 Ekim 2015 Perşembe

EDEBİYAT İŞE YARAR

Cemal Süreya’nın deyişi  ile “Afrika Aslanı” İlhami Bekir Tez’in ilk şiirleri 1924 yılında “Milli Mecmua”da çıkar. İlk kitabı 1927’de çıkan “Çocuk Şiirleri”, ikincisi Nâzım Hikmet ile ortaklaşa hazırladıkları “Mavi Kitap’tır.
"24 Saat", "Birinci Forma", "Herhangi Bir Şiir Kitabıdır"dan sonra 1933'te Cumhuriyet'in 10. yılı nedeniyle "Mustafa Kemal"i yazar.
"Mustafa Kemal" İstanbul Halkevi tarafından iki bin adet basılacak ve "Yeni Türk" dergisinin okurlarına parasız dağıtılacaktır.
Bu sırada tarihçi hocası Prof.Hamit Olgunsu, "Yeni Türk" dergisinde yazmasını öğütler. İlhami Bekir, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yalnız "devrim" okunu işlemesi şartıyla "peki" der ve ertesi gün “Yurdumun toprağında” mısraıyla başlayan bir şiir yazar:
“Yurdumun toprağında yeni türküler yeşeriyor
Köylerimin bağında çocuklarım
Yeni inanışların kütükleri üzüm veriyor”
Sıra şiirin telif hakkına gelmiştir, "Bu şiir için kaç para istiyorsun?" diye sorarlar.
İlhami Bekir, "Elli lira" der.
"Fakat, biz" derler, "Faruk Nafiz'e bir şiir için 15, Ahmet Haşim'e 25 lira verdik. Sen onlardan büyük müsün?"
İlhami Bekir, düşünmeden cevap verecektir:
"İyi ama, onlar size hazır elbise satmışlar, ben ısmarlama kostüm diktim."
Sonunda kırk lirada anlaşırlar.
Sonrasını da şöyle anlatacaktır İlhami Bekir:
“On bir ay içinde, Burhan Ümit’ten (Mareşal Fevzi Çakmak’ın damadı Burhan Toprak) sonra bütün işi gücü 32 dişini göstererek gülmek olan felsefeci Mehmet Emin Erişirgil’le birlikte Yeni Türk dergisini yönetmeye başladım. Dergide on bir ay içinde on bir şiirim çıktı. Ve... günün birinde, yabancı gazetelerde ‘solcular halkevlerine sızdılar’ yollu yazılar görülmesi üzerine, nazikâne kovuldum.”
Ben de şiirden ilk telifimi Cemal Süreya’dan almıştım.
Süreya, “Papirüs” dergisinin Ağustos 1966 tarihli 3. sayısında çıkan “Bezirgân” şiirim için on lira vermişti.
O yıllarda “Papirüs”ün satış fiyatı 250 kuruş...
İlk çocuk kitabım “Denizler Sincabı”nın telifi ise bir hırsıza armağan edildi.
“Denizler Sincabı” ABeCe yayınlarının ilk kitabıydı. Yayınevi sahibi Medeni Ferho, aynı zamanda Kapalıçarşı’da bazı kuyumcuların muhasebe defterlerini tutuyordu. Bu nedenle çarşıda tanıdıkları vardı.
“Bana” dedim, “telif hakkı yerine çarşıdan bir deri ceket al.”
Ferho, kitabın çıktığı gün deri ceketi getirdi, akşam eve götürdüm, çalışma odasının kapı arkasına astım. Sabah kalktığımda ceket yerinde yoktu. Biri ceketle birlikte kasetçalar ile giyilmemiş 2-3 çorabımı alıp gitmişti.
1981’de askere gittim. O sırada YAZKO (Yazarlar ve Çevirmenler Kooperatifi) kurulmuş...
Üye olmak için 30 bin lira vermek gerekiyor.
Muallim Naci’nin çocukluğunu anlattığı “Ömer’in Çocukluğu” kitabını “Mavi Alacalı Baston” adıyla  eski yazıdan günümüz Türkçesine çevirdim ve Milliyet Çocuk Yayınları arasında çıktı.
Kitabın telif hakkı olan 30 bin lirayı YAZKO yöneticilerine verdim. Böylece YAZKO iki kitabımı yayımladı: “Nereye Uçar Gökyüzü” ve “Siyah Bir Acıda”...
Fakat bir süre sonra yayınevi iflas etti ve ben de teliflerimi alamadım.
Piya Yayınları arasında çıkan “Mektup Var İlhami Bekir’den” ve “Kalbim Dinamit Kuyusu” kitaplarının telifi bir hafta kadar Amsterdam gezisiydi.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Hasan-Âli Yücel’e 27 Mart 1958’de yazdığı mektupta beş bin lira borcu olduğunu bildiriyor ve bundan kurtulmak için Yücel’den yardım istiyor.
Bunun gerçekleşmesi halinde de temennisini şöyle dile getiriyor: “Edebiyat bir şeye yaramış olacak.”
Gerçekten de edebiyat işe yarıyor.

ARZU

Gül ol; elimde solan,
Saç ol; boynuma dolan!
Fer ol; gözlerimde yan;
Camda akseder gibi...

Sevsem, bilmeden asla;
Çılgın bir ihtirasla;
Ve sonra, ilk temasla
Kaçsam gölgeler gibi..

İLHAMİ BEKİR TEZ
(Olduğu Gibi, 1927)


22 EKİM 2015, BirGün

15 Ekim 2015 Perşembe

ANKARA GARI'NDA

Ölüler yatıyor
on dokuz yaşında delikanlılar
hayalleri çalınmış genç kızlar
yırtık ayakkabısıyla bir üniversiteli
bir çocuk, gülümsemesi
yarım kalmış yüzünde
“gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında”
ölüler yatıyor
Ankara’da, Gar’ın önünde
Ölüler yatıyor
barışın ders kitabı bir elinde
bir elinde emeğin rüyası
biri dokuz yaşında
birinin kalbinde sevgi ve sevda
iki bin on beş yılı Ekiminde
Ankara’da, Gar’ın önünde
Ölüler yatıyor
her biri karanfil
her birinin
bir kızıl karanfil
açmış alınlarında
Ankara’da, Gar’ın önünde.
Ölüler yatıyor     
toprağa damlıyor kanları
emek, barış, demokrasi
türküleri söylüyorlar
inadına da söyleyecekler
doldurana kadar
halklar meydanları

Ölüler yatıyor
Ankara’da, Gar’ın önünde


15 EKİM 2015, BirGün

8 Ekim 2015 Perşembe

İLK KİTAPLAR

Cahit Sıtkının ilk şiir kitabı “Ömrümde Sükût” 1932 yılında Semih Lütfi: Sühulet Kitabevi yayınları arasında çıkar. (Daha Tarancı soyadını almamıştır).
Bu, 64 sayfa, ince bir kitaptır.
Şiirler yedi ara başlık bir araya gelmiştir: Ömrümde Sükût, Maziyi Yâda Daldığım Zaman, Yatak, Aynalar, Bir Yaz Günü, Gece Bir Neticedir ve Güneşe Âşık Çocuk...
O sıralarda Peyami Safa, Cumhuriyet gazetesinde Cahit Sıtkı’nın şiirini öven üç makale yazacaktır. Cahit Sıtkı da bunun karşılığı olarak “Ömrümde Sükût” kitabını “Büyük Dostum” dediği Peyami Safa’ya ithaf edecektir.
Yakın arkadaşı Ziya Osman Saba’ya göre, “Ömrümde Sükût” kitabının çıkmasında Peyami Safa’nın büyük yardımları olmuştur. Bir başka deyişle Cahit Sıtkı, kitabın baskı giderlerini ödemeyecek, telif hakkından ise vazgeçecektir.
Bu arada kitabevi sahibi Semih Lütfi, “Ömrümde Sükût”tan üç-beş taneden fazla vermeyecek, Cahit Sıtkı da arkadaşlarına armağan edeceği kitapları satış fiyatı olan 30 kuruştan almak zorunda kalacaktır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, ortaokulun son sınıfına gelince babası onu Kuleli Askeri Lisesi’ne yazdırmak ister. Oğlunun subay olmasını arzu etmektedir. Oysa Dağlarca üniversiteye gitmek ve eğitimini yurt dışında sürdürmek amacındadır.
Babası ile bir öğle yemeğinde bu konuyu tartışırlar.
Sonrasını Dağlarca şöyle anlatacaktır:
“Peçetemi efendice masaya koydum. Duvarda üst üste konmuş Kur’an’lar vardı; en üsttekini, bir tırnak büyüklüğünde olanı, annemin sınav günleri için cebimize koyduğu küçük Kur’an’ı sandalye üstüne çıkarak aldım. Öptüm üç kez. ‘Ben subay olmayacağım’ dedim. Oturdum yerime. Yemeğime başladım.”
Babası, düzenli aile yaşamlarında karşılaştığı bu tek başkaldırıyı şaşkınlıkla izler. Ayağa kalkarak gider, Kur’an’ların en alttaki, en büyüğünü alır, üç kez öptükten sonra “Ben seni subay yapacağım” der saygın bir sesle.
Ve babanın dediği olur.
Dağlarca 30.08.1935 tarihinde subay çıkacak ve o gün kendi parasıyla, ilk şiir kitabı “Havaya Çizilen Dünya”yı yayımlayacaktır.
Salah Birsel’in ilk şiir kitabı “Dünya İşleri”, 1947’de 666 tane basılır, çünkü üç formalık kitap iki top kâğıtla o yıllarda ancak o kadar basılabilmektedir.
Bu 666 kitabın yarısı da matbaa ile yayınevi arasında kaybolacaktır.
O yıllarda çıkan bazı şiir kitaplarının baskı adetleri şöyledir:
Rıfat Ilgaz’ın “Yarenlik” kitabı 1943’te 250 adet, 1944’te Necati Cumalı’nın “Kızılçullu Yolu” ile Sabahattin Kudret Aksal’ın “Şarkılı Kahve”sinin, bir yıl sonra Ziya Osman Saba’nın “Sebil ve Güvercinler”inin baskı sayıları ise beş yüz...
Benim ilk şiir kitabım “Kuş Tufanı” da 1971 yılının ocak ayında “imece” usulüyle yayımlanır.
60 Kuşağı’nın çoğu şairi ilk kitaplarını çıkarmıştır.
Sait Maden, “Neden kitap çıkarmıyorsun?” deyip durmaktadır.
Sonunda şiirleri Bekir Yıldız para almadan sahibi olduğu “Asya Matbaası”nda dizecek, kâğıdını “Soyut” dergisinin sahibi Halil İbrahim Bahar alacak, kapağını Sait Maden yapacaktır.
Ben yalnızca cilt parasını verecektim.
Bin adet basılan kitabın yarısı dağıtımcıda kalacak, yarısı ile Cumhuriyet gazetesinin konağı taşınırken kaybolacaktır.
Kitaba “Kuş Tufanı” adını ise Kemal Özer verecektir.

ZAMAN BİR KUŞAK GİBİ

Karanlıklarla kardeş
Bahtım bir türlü ateş
Almıyan çakmak gibi.

Sabır nedir bana sor:
Zaman bir kuşak gibi;
Sarıl sarıl bitmiyor.

CAHİT SITKI

08 EKİM 2015, BirGün