A.Kadir, Kuleli Askeri Lisesi ve Ankara Harp Okulu’nda
okurken, Orhan Seyfi Orhon 1935-1936 yıllarında “Aydabir” adında bir dergi
çıkarmaktadır. Dergide Sabahattin Ali’nin hikâyeleri ile Nâzım Hikmet’in
şiirleri yayımlandığı için A. Kadir de, öteki arkadaşlarıyla “Aydabir”i
okumaktadır.
Bir süre sonra A.Kadir’in başından “38 Harp Okulu” olayı
geçecek ve Nâzım Hikmet ile birlikte yargılanacaktır.
Faşizmin dünyada kol gezdiği İkinci Dünya Savaş sırasında da
Orhan Seyfi, bu kez “Çınaraltı” adında bir dergi çıkaracaktır.
Bu sırada “Yürüyüş” dergisinde A.Kadir’in “Bir İnsan” şiiri
ile Nâzım Hikmet’in İbrahim Sabri takma adıyla yazdığı “Dünya; Dostlarım,
Düşmanlarım, Sen ve Toprak” yayımlanacak ve Orhan Seyfi, her iki şairi de
“Çınaraltı”nın 23 Ocak 1943 tarihli 70. sayısında yer alan “Allah Cümlenize
Rahatlık Versin!” başlıklı yazısıyla sıkıyönetime jurnal edecektir.
Orhan Seyfi’nin A.Kadir’in şiiri üzerine yazdıkları
şöyledir:
“Anlaşılıyor ki, bu şiir, kapitalist rejimde askere alındığı
için dövüşmeyen ve bu yolda canını veren menfi bir kahraman yoldaşın
destanıdır. Şairi A.Kadir’i tebrik ederiz, doğrusu Türk gençlerine güzel
dersler veriyorsunuz. Bizimkiler de böyle yapsınlar öyle mi?”
Daha sonra sözü Nâzım Hikmet’e getirerek yazısını şöyle
noktalayacaktır:
“Yapılacak iş, bu şiiri yazan İbrahim Sabri’yi alkışlamak,
hatta aynı mecmuanın geçen sayısında bir şiirde olduğu gibi (yumruklarınızı
havaya kaldırıp) bir komünist selâmı vermek, ondan sonra da Türkçülük,
vatanseverlik namına yataklarımıza girip rahat rahat, bol bol, horul horul
uyumaktır. Allah cümlenize rahatlık versin!”
Nâzım Hikmet ve A.Kadir’ler ömürlerini bedelini
hapishanelerde öderken onları jurnalleyenler devletin ikbalini dişleri çürümüş
ağızlarında hissedeceklerdir.
Hayatta her şey elbet para değil.
Bakmayın siz büyük paralar karşılığı “jurnal” işine
soyunanlara. Bal tutan parmağını yalar demiş büyüklerimiz.
Sağ iktidarlar muhbiri de, jurnalciyi de ödüllendirir;
ödüllendirmiştir de… Kimini parayla, kimini yüksek mevkilere atayarak…
Geçen hafta yitirdiğimiz Çetin Altan, milletvekili olduğu
günlerden söz ederken Orhan Seyfi ile ilgili ilginç bir anısını anlatır: (Ben
Milletvekili iken, 1971)
TBMM açılmış, yemin töreni yapılmaktadır. En yaşlı üye
olarak İsmet İnönü’nün geçici Meclis Başkanı olması gerekmektedir.
Fakat İnönü, bu görevi kabul etmez ve Başkanlığa ikinci
yaşlı milletvekili Orhan Seyfi Orhon seçilir.
Oturum beş saattir sürmektedir.
Bir ara Orhan Seyfi oturuma ara verir ve tuvalete koşar.
Çetin Altan, bu sırada Orhan Seyfi’nin İnönü için yazdığı
bir dörtlüğünü anımsar:
“Geçecek dört sene tekrar, yeniden bir seçime
Gireceksin, yaşın artık aşacak yetmişini…
Ey Paşam, Partiyi geç, insan o yaştan sonra
Tutamaz, fazla sıkıştırdı mı, hatta çişini.”
O günlerde Orhon Seyfi yetmiş dört, İsmet Paşa ise seksen
iki yaşındadır.
Çetin Altan anısını şöyle noktalıyor:
“Orhan Seyfi’nin vaktiyle Paşa için yazdığı, Paşa’dan çok
kendisi için doğru çıkıyordu. Ve Orhan Seyfi tepedeki arka kapıdan dışarı
koşarken, Paşa olduğu yerde hâlâ daha mum gibi oturuyordu.”
MEZARTAŞI ÇİÇEKLERİ
Adı Çetin'di soyadı Altan
Dobra söyledi dobra baktı
Temiz kanla birlikte kirli kan
Hepimizin kanı onda aktı
CEMAL SÜREYA
(Yusufçuk, sayı:10, Ekim 1979)
29 EKİM 2015, BirGün