Bir kentin uygarlığının ölçüsü,
meydanları ile o meydanları süsleyen saat kuleleri değil mi?
Bakın,
İstanbul’un çok değil, elli yıl öncesinin fotoğraflarına ya da daha yakın
zamanda çekilmiş siyah-beyaz sinema filmlerine. Ne kadar çok meydan ve saatleri
vardı.
Üniversiteli
yıllarımın başlangıcında özlem giderdiğimiz Kadıköy iskele meydanındaki saat ne
oldu?
Ya yine o yıllarda İstanbul’un
başkenti tabir edilen Sirkeci meydanındaki?
İstanbul’un
meydanlarını ve o meydanların gerdanlığı saatleri sıralamaya kalksam, sanırım
bu sütun yetmez.
Batılı bir yurttaş ile Doğulu
arasındaki fark da buradan gelmekte.
Batılı zamandan çalarak
yaşamanın yolunu aramakta...
Doğulu ise zamanı çalarak...
İstanbul,
saate yüz vermiyor da sanki Anadolu kentleri “saat” bakımından çok mu zengin?
Evet, bir zamanlar çok zengin
olduğu söylenebilirdi.
Hâlâ hatırımdadır.
Yıllar önce, “Beyaz Kehribar” şiirimi
yazmak için Erzurum’a gittiğimde, Yenikapı’da bir medrese avlusunda “güneş
saati”ni gördüğümde ne kadar şaşırmıştım.
Daha pillerin, digital düzeneklerin
icat edilmediği bir dönemde atalarımız, medrese mescidinin minaresine bir demir çubuk raptetmişler.
Güneş minarenin aynasına
vurdukça, demirin gölgesi saatin kadranına düşüyor.
Medrese öğrencileri ve hocalar
da bu gölgeye bakarak gereğinde namaz vaktini ya da yemeğin ne zaman yeneceğini
öğreniyorlar.
O “güneş saati” günün kullanılmasının
bir kılavuzu...
Demek, onlar günümüzden yıllar
önce, zamandan çalarak yaşamanın çakıl yollarına hayatın neşesini
döşeyivermişler.
Bugün herkesin kolunda binbir
çeşit ve marka saat olması, kentlerimizde meydan saatlerine bakmamamızın bir
gerekçesi sayılabilir mi?
Evet, meydan saatleri kentlerin
süsüdür.
Ve günümüzde
saat kullanımının bunca yaygınlaşması meydan saatlerini gözden çıkarmamıza bir
neden teşkil etmeyebilir.
Yani, meydan saatleri, Erzurum’daki “güneş saati” gibi bir işlev yüklenmek zorunda da değiller.
Batıda da hiç kimse günlük işlerini
yaşadıklan kentlerin meydanlarında yer alan saatlere göre ayarlamıyor elbette.
Meydan saatlerinin asıl önemi, o
kişi ve toplumların “zaman”a verdikleri değerden kaynaklanıyor.
Biz, toplum olarak “zaman”a değer
veriyor muyuz ki, onun simgesi olan “saat” i de değerli bir nesne olarak
algılayabilelim.
12
ŞUBAT 2015, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder