8 Şubat 2015 Pazar

AYRILIK OLMASAYDI!

Orhan Veli’nin geçen hafta yayımlanmamış bir şiirinin bulunduğu haberi edebiyat dünyasında heyecan yarattı. Oysa “Ölümüm” başlıklı şiir, aslında Orhan Veli’nin değil, Kemal Anadol’un kanıtladığı gibi Fahri Erdinç’indir.
Peki kimdir Fahri Erdinç?
Seksenli yılların ortalarında Kemal Anadol, Barış Derneği davasından arkadaşı Mustafa Gazalcı ile Balkanlar’da bir geziye çıkmaya karar verir. Yola çıkmadan önce de “Eski Tüfekler”den, her zaman saygıyla andığımız, babası Zihni Anadol ile konuşur. Zihni Anadol, “Hiçbir şey istemiyorum oğlum” der, “Sofya’ya gidince mutlaka Fahri Erdinç’in mezarını bul. Geçen kasımda öldü. Benim için bir çiçek bırakıver.”
Ve günün birinde elinde kırmızı karanfillerle Merkez Mezarlığı’nın kapısından girer Anadol. İdare binasında ziyaret edeceği kişinin adını ve ölüm tarihini söyler. Memur, büyük ve kalın bir defteri açar. “Aradığınız Fahri Erdinç” der, “11 Kasım 1986 tarihinde ölmüş... İsteği üzerine kromotoryumda yakılmış. Külleri de yakılanlara ayrılan bölümdeki kutuların birinde olsa gerek.”
Anadol, daha sonra olanları şöyle aktarıyor:
“Gri beton üzerinde gri metal kapaklar. Üstlerine şablonla yazılmış siyah harfler... Ölünün adı, soyadı... Doğum, ölüm tarihleri... Bazılarında vesikalık fotoğrafı. Bazılarında da hiçbir işaret yok. Ne yazı, ne de resim.”
Anlaşılacağı üzre Erdinç’in yakılan külleri bulunamaz.
Kemal Anadol, 1998’de “Milliyet Yayınları”, 2003’te “Doğan Kitap” tarafından yayınlanan “Karşı Yaka Memleket” başlıklı anı-romanında bir mezar taşından bile yoksun olarak Bulgaristan toprağına külleri karışan Fahri Erdinç ile yine onunla aynı kaderi paylaşan Ziya Yamaç ve Tuğrul Deliorman’ın bu ve benzeri trajik öykülerini anlatmıştı.
Erdinç, Yamaç ve Deliorman, üçü de aynı kuşaktan... Üçü de Balıkesir İlköğretmen Okulu’dan arkadaş… Erdinç Akhisarlı, Yamaç Silistre, Deliorman ise Razgrad göçmeni. Ve üçü de çok partili hayata geçiş sancıları içindeki Türkiye’den 1949 yılının 8 eylül gecesi Edirne’nin Suakacağı köyü yakınlarında Tunca ırmağını geçerek Bulgaristan’a kaçarlar.
1 Ocak 1917’de Akhisar’da doğan Erdinç, 1936’da Balıkesir İlköğretmen Okulu’nu bitirir. Balıkesir, Afyon, Manisa ve Tekirdağ’ın köylerinde ilkokul öğretmenliği yapar. 1946’da sınavını kazandığı Ankara Radyosu’nda üç yıl aktörlük yapar, “Radyo Tiyatrosu”nda on kadar oyunu yayınlanır. Bir yıl sonra da devlet başkanına sataştığı gerekçesiyle tutuklanıp yargılanır ve beraat eder.
Ömrünün yarıdan çoğunu yurt dışında geçiren Erdinç, anayurdunu unutmaz. Bulgaristan’da da şiirler, hikayeler, romanlar yazar. Hem anayurdunun, hem oradaki insanların yaşadıklarını yapıtlarına yansıtır.
Yetmişli yılların başına kadar yazdıklarından Türk okurunun haberi yoktur. Bugün, “Yordam Kitap” bütün yazdıklarını yayımlamış bulunuyor.  
Ölümünden iki yıl kadar önce ben Sofya’da, o ise rahatsızlığı nedeniyle Varna’da idi. Kemal Özer telefonunu vermişti, konuştuk, fakat Bugar polisi bu konuşmadan iki saat sonra beni sınır dışı etti.
“Ayrılık Olmasaydı” şiirinde dediği gibi, “bir adım ötesi düpedüz özlem”di…
Yıllar yıllara eklense de…


05 ŞUBAT 2015, BirGün

Hiç yorum yok: