8 Mayıs 2014 Perşembe

ORONTES MENSURLARI

Söz böyle başladı: “Toprağın da gölgesi olur.”
Her an serin bir çocukluk akşamıdır. Adı olmayan bir kayanın dibinde durulur, yıldızlar sevilir, kandan sıcak denizlerde yüzülür.
Anılar eskir, anılarla birlikte yüz de…
Bir yatağanın kundakta söyledikleri bilinir ve yaralar iyileşir.
Ölünürse sımsıkı tutulan yumruklarla ölünür.
Yürek parmak uçlarında atar çünkü…
Söz biter ve şiir başlar.
“Orontes Mensurları”, genç şair Faris Kuseyri’nin ilk kitabı. (Islık Yayınları)
Her ilk kitap genç şairin heyecanının izlerini taşır. Heyecan güzelliktir çünkü. Şiir heyecandadır. O güzellikte…
Gençlik heyecandadır.
Heyecansız bir duyarlık, yukarıdan bakmaya özendirir şairi. Duygularına gem vurur, sözü tartıya çeker, şiirde eksik gedik bırakmamaya çalışır.
O nedenle şaire ve şiire heyecan gerekir.
Kuseyri, “Orontes Mensurları”nda böyle bir heyecan sergilemekte…
Günümüz şiirini ezberine almış; önemli şairleri hıfzetmiş, özümsemiş… Etkilenmek değil bu, onların izini sürüyor bir anlamda…
“yaralı hayvanların karaşın kanını koklarsan beni duyacaksın” dizesi Ece Ayhan’ın “karaşın gemisi”nin işareti değil midir?
Üzerinde uzun uzun çalışılmış, mimarisi sağlam, bir zincirin halkaları misali birbirine eklemlenmiş bir şiirler toplamı.
İster birini hafıza defterinize yazın, ister bütününü tek bir tema ile örülmüş şiir olarak okuyun.
Kuseyri, bir kentin, daha geniş anlamda bir coğrafi bölgenin tarihini, günümüzde yaşananlarla ilintisini kurarak yalın bir biçimde anlatıyor.
Söz artık bir sözcükler yumağı değil, Asi nehrinin (Orontes, Asi’nin bir başka adı) hayat verdiği coğrafyanın binlerce yıllık geçmişinin çivi yazısıyla tabletlere nakşedilmiş biçimidir.
Bu coğrafyanın ikliminden kendisini de ayrı tutmuyor; duygu ve düşünceleriyle bu iklime kendi rengini katarak anlattıklarına kendisini de ortak ediyor.
Söz artık Zeus’un bir işaretiyle Antakya’nın kurulacağı yeri gösteren Zeus kartalıdır.
Söz artık tarım arazisi kazanmak amacıyla kurutulan Amik gölünün bir başka adıdır, Buhayre’dir.
Söz artık Antakya’da adına çok sayıda makam, türbe yapılmış bir evliya ve hekim olan  Şıh Yusuf el Hekiym’in Ecza Tanrısı Eskülab’a, Faris Kuseyri’nin anlatımıyla cevabıdır:

“eskülab mabedini görüyor musun. gümüş yaylı apollon’un oğlu ve koronis’in. bahası ateşle ödenmiş ihanetlerin çocuğu, ve dahi hükümdarı asaya dolanmış çifte yılanın. Attarlara şah seçilmiş, ıtırların hatrı’çin. İlacımız ölüme işlemez, gayrısı hayatla sınanacak.”

 Yılın sözü edilmeye değer, en iyi şiir kitaplarından…

08 MAYIS 2014, BİRGÜN 


Hiç yorum yok: