CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na
Karaman’da “kutu” içinde armağan edilince “elma” da siyasi literatürümüze
girmiş oldu.
Türkiye’de il sayısı 67’den seksenlere
çıkınca Iğdır’dan Yalova’ya 15 kadar kasabadan kente dönüşen dolaşmış, yeni
“kent”lerin sorunları ile ilgisi bir dizi yazı hazırlamıştım.
İş beklentisi olan kentlerde en büyük
sorun işsizlik ve pahalılıktı.
Kasaba, kent olunca yeni devlet daireleri
açılacak ve oranın gençleri iş bulabilecekti.
Fakat öyle olmadı, çünkü devlet dairesi,
belediye gibi yerlerde yeni kentin geçleri değil, dışarıdan gelenler işe
alınmaktaydı.
İkinci sorun da yeni “memur”ların
gelişiyle kentte ev kiraları olağanüstü artmıştı.
Bu kentlerin içinde Karaman’ın ayrı bir
yeri vardı.
Karaman’ın gurbetçi “Alaman”ları, büyük
yatırımlar yapmışlardı. Yeni ve yaşanabilir evler çoğunluktaydı.
İkincisi, “elma” üretimi en çok yapılan
ürünlerin başında geliyordu.
İç piyasaya verilmeyip yurt dışına ihraç
edilen elmalar Karaman’ı çevreleyen bahçelerde yetişmekteydi ve bu yüzden her
mevsim elma kokmakta idi bütün kent.
O günlerde Karamanspor’un sarı-kırmızı
renklerinin de Karaman elmasından alındığı söyleniyordu.
Kılıçdaroğlu’na
kutu içinde elma verilirken “Karaman Elmas”ı denmesi de bu nedenle olsa gerek.
Mitolojide
olsun, sağlık bakımından olsun, Kutsal Kitaplarda yer bulması olsun “elma”
insan yaşamında önemli bir yer tutmaktadır.
Mesela
kalp ve böbrek rahatsızlığı çeken benim için yasak olmayan tek meyva elmadır.
Özellikle
sarı renkli ayva, muz, portakal misali meyveler yasakken elma istenildiği kadar
tüketilebilir.
Elmanın
bir özelliği de günahı sembolize etmesidir.
Kutsal Kitaplara göre Tanrı, Adem'i yarattıktan
sonra ona destek olması ve çoğalmaları için Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı
yaratmıştır. Havva aslında Adem'in bir parçasıdır. Onlar birbirini bütünler.
Şeytan ise onların cennetten kovulması için Havva'ya yaklaşır, bir elma verir.
Havva bu elmayı hem Adem'e yedirir hem kendi yer. Ve bu sayede cennetten
yeryüzüne gönderilirler.
Bizim masallar da genellikle “gökten üç
elma düştü, ne muradı varsa onun başına” diye sona ermez mi?
Yazıya “siyasal” bir girişle başladık,
yine “siyasal” bir vurguyla hitama erdirelim.
Bugünlerde de ülkenin üzerine gökten üç
değil, 4-5-6, ardı arkası kesilmeden yolsuzluk, rüşvet elmaları yağıyor.
Kiminin sapında kul hakkı yiyenin,
kiminin yaprağında günah işleyenin adı yazmakta…
Cemal Süreya’nın yayımlanan ilk şiirinin
adı “Elma”dır. Şair, şiirin son dizesinde “Adımın bir harfini atıyorum” der ve
ondan sonra “Süreyya” değil, “Süreya”yı kullanır yazı ve şiirlerinde…
“Temiz toplum” için bugün de kimi adları
ve adımları atmak gerekmiyor mu?
23 OCAK 2014, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder