27 Ocak 2014 Pazartesi

GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞTÜ

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Karaman’da “kutu” içinde armağan edilince “elma” da siyasi literatürümüze girmiş oldu.
Türkiye’de il sayısı 67’den seksenlere çıkınca Iğdır’dan Yalova’ya 15 kadar kasabadan kente dönüşen dolaşmış, yeni “kent”lerin sorunları ile ilgisi bir dizi yazı hazırlamıştım.
İş beklentisi olan kentlerde en büyük sorun işsizlik ve pahalılıktı.
Kasaba, kent olunca yeni devlet daireleri açılacak ve oranın gençleri iş bulabilecekti.  
Fakat öyle olmadı, çünkü devlet dairesi, belediye gibi yerlerde yeni kentin geçleri değil, dışarıdan gelenler işe alınmaktaydı.
İkinci sorun da yeni “memur”ların gelişiyle kentte ev kiraları olağanüstü artmıştı.
Bu kentlerin içinde Karaman’ın ayrı bir yeri vardı.
Karaman’ın gurbetçi “Alaman”ları, büyük yatırımlar yapmışlardı. Yeni ve yaşanabilir evler çoğunluktaydı.
İkincisi, “elma” üretimi en çok yapılan ürünlerin başında geliyordu.
İç piyasaya verilmeyip yurt dışına ihraç edilen elmalar Karaman’ı çevreleyen bahçelerde yetişmekteydi ve bu yüzden her mevsim elma kokmakta idi bütün kent.
O günlerde Karamanspor’un sarı-kırmızı renklerinin de Karaman elmasından alındığı söyleniyordu.
Kılıçdaroğlu’na kutu içinde elma verilirken “Karaman Elmas”ı denmesi de bu nedenle olsa gerek.
Mitolojide olsun, sağlık bakımından olsun, Kutsal Kitaplarda yer bulması olsun “elma” insan yaşamında önemli bir yer tutmaktadır.
Mesela kalp ve böbrek rahatsızlığı çeken benim için yasak olmayan tek meyva elmadır.
Özellikle sarı renkli ayva, muz, portakal misali meyveler yasakken elma istenildiği kadar tüketilebilir.
Elmanın bir özelliği de günahı sembolize etmesidir.
Kutsal Kitaplara göre Tanrı, Adem'i yarattıktan sonra ona destek olması ve çoğalmaları için Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratmıştır. Havva aslında Adem'in bir parçasıdır. Onlar birbirini bütünler. Şeytan ise onların cennetten kovulması için Havva'ya yaklaşır, bir elma verir. Havva bu elmayı hem Adem'e yedirir hem kendi yer. Ve bu sayede cennetten yeryüzüne gönderilirler.
Bizim masallar da genellikle “gökten üç elma düştü, ne muradı varsa onun başına” diye sona ermez mi?
Yazıya “siyasal” bir girişle başladık, yine “siyasal” bir vurguyla hitama erdirelim.
Bugünlerde de ülkenin üzerine gökten üç değil, 4-5-6, ardı arkası kesilmeden yolsuzluk, rüşvet elmaları yağıyor.
Kiminin sapında kul hakkı yiyenin, kiminin yaprağında günah işleyenin adı yazmakta…
Cemal Süreya’nın yayımlanan ilk şiirinin adı “Elma”dır. Şair, şiirin son dizesinde “Adımın bir harfini atıyorum” der ve ondan sonra “Süreyya” değil, “Süreya”yı kullanır yazı ve şiirlerinde…
“Temiz toplum” için bugün de kimi adları ve adımları atmak gerekmiyor mu?

23 OCAK 2014, BİRGÜN


Hiç yorum yok: