14 Nisan 2013 Pazar

DALA ERİK DÜŞTÜ


Gençliğimin genç İzmir’inde ayaklarını körfeze uzatmış balkonun baş ucunda dururlardı: Biri çam, biri dut, biri erik ağacı...
Bir de kokusu bir büyük varile hapsolunmuş yasemin ile yapraklarının lezzeti güneşe tente misali duran bir asma...
Gece, yaseminin kokusunu bedenime sararak uyurdum.
Gündüz, dut ağacının iki kırık dalı salıncağı olurdu uykularımın...
Meyvesini hiçbir zaman tadamadığım erik çiçeğe durduğunda bahar müjdesini verirdi:
“Temizle hafızanın kilerini, az sonra gönlünün kapısı önündeyim.”
Ve bahar gelirdi.
Asmadan bir salkım koruk, anneannemin anıların harcıyla pişirdiği bamyanın lezzeti olurdu.
Dut silkelerdik komşu kızlarının basma pazenden mamul eteklerine...
Papatyalar dizerdik çam ağacının iğne iplik parmaklarına:
“Seviyor sevmiyor, seviyor sevmiyor, seviyor sevmiyor...”
Papatya bir kır lalesine dönüşürdü, kır lalesi kalbime, kalbim komşu kızının sevdasına...
Sevda, bahara dönüşürdü.
Hülyalarımın ipiyle uçurtmalar salardım gökyüzünün ovasına...
Aşk üzre mısralarla donatırdım uçurtmanın bedenini de...
Aşk üzre şiirlerle kenarları marjlı, çift çizgili defterleri...
Gençliğin mavi yelkenlisi yaşlılığın sularında yol aldıkça, bütün bunların daha sonra gerçekten “şiir” olmadığını anlayacağım halde...
Şiir bir itiraftı çünkü...
Hayatın itirafı...
Aşkın itirafı...
Sevginin ve sevdanın, hüznün ve gururun, ayrılık ve kavuşmanın, acının ve sevincin itirafı...
Bir de unutulmanın ve hatırlanmanın...
Bir de gençliğimizin itirafı...
Bir de anıların...
Çünkü bahar da bir itiraftı:
“Bekleyeceğim seni ömrüm boyunca.”
“Yapacağım tek şey, seni unutmak olacaktır”
“Anla artık, seviyorum işte seni.”
Şimdi geç gençliğimin penceresinde bir daha bakıyorum bahara...
Bir kadın balkonda çamaşır asıyor. İki serçe yeni bir yuva yapma telaşında. Leylekler daha gelmedi, ama gelecekler. Bir çocuk dedesiyle güvercinleri yemliyor masumiyetinin heybesinden. Güneş, bedenimi yakıyor, yaksın...
Unuttum komşu kızların yüzlerini, hatıraları hatıramda yaşasa dahi...
Ama ne o geceler boyu yorganım olan yasemin kokusunu unutabildim, ne güneşe tente misali duran asmada olgunlaşan korukların lezzetini...
Dala erik düştü bugün çünkü, gönlüme bahar...

CAN YÜCEL’DEN ANLAYANA

Cümlemiz cümle değildir,
Çoğumuz bir kelime bile etmez,
Ümmîdirler kendileri,
Bakmayın aydından saydıklarına!

11 NİSAN 2013, BİRGÜN

Hiç yorum yok: