20 Nisan 2013 Cumartesi

AY TOPLAMA ZAMANI...


Rivayet ederler ki, vakti zamanında yüzünün ışığı âlemi aydınlatan Birgi Baba adında bir ulu kişi Balıkesir'de miras işleriyle görevlidir.
Yirmi yıl kadar sürdürdüğü bu işin karşılığında da küçük bir para alır.
Ama günün birinde okuduğu bir hadis-i şerifte bu iş için para alınamayacağını öğreniverir.
O günden sonra da asasını eline alarak yollara düşer ve Ödemiş’in Bozdağ yamaçlarında bir yere yerleşir.
Bu yer, sonraki yıllarda Aydınoğlu Beyliği'ne başkentlik yapacak “Birgi” adıyla tarihe geçecektir.
Birgi, şimdilerde yaklaşık 2200 nüfusu ve Safranbolu misali bozulmamış kent dokusuyla ilginç bir yerleşim birimi...
ÇEKÜL Vakfı, on beş yılı aşan bir çalışma sonunda çoğu yıkılmaya yüz tutan evleri onararak Birgi’yi bir çekim merkezi haline getirdi.
Bu çabada özellikle Birgi’de yaşayanların çabası çok önemliydi.
Naif ressam-arkeolog Emin Başaranbilek de bu çabaya omuz verenlerden... Bir ÇEKÜL gönüllüsü olarak Birgi üzerinde çalışmalarda bulunuyor.
Iliette Tendeiro ve Julie Lafortune’nin desenleriyle bezediği “Birgi’ye Bakmak” denemeleri de bu çalışmalardan biri...
Başaranbilek, “deneme”sinde rivayetlerden söz etmiyor ve soruyor: Nedir Birgi’yi önemli kılan?
“Bizans döneminde kaleli bir kent olan Birgi’nin 1307 yılında Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından alınmasıyla oluşan ve Osmanlı Dönemi’nde zenginleşerek günümüze ulaşan kent dokusu ile Selçuklu’dan Beyliğe, Beylik’ten Osmanlı’ya geçişin, Cumhuriyetle birlikte kurtuluşun ve kuruluşun izlerini taşımasıyla Türk yerleşim tarihinin önemli bir kenti olmasıdır.” 
Başaranbilek, Birgi’nin tarihsel konumunu, bu konumda kent-insan ilişkisini irdelerken doğal coğrafyasının fotografisini de çıkarıyor:
“Birgi’yi dağ, ova, bayır, dere, tepe, ev, konak, anıt, su, ağaç, böcek olarak görmez; lacivert göğün, dalgalı bulutların altında –kendiliğinden oluşan iç huzuruyla- tümü birden olursunuz. (...) Burada mevsim ne olursa olsun, bazı günler yaşarsınız bunu. Doğanın kendini zamansız ve kendiliğinden kurgulamasını kim düşünebilir? İşte burada beşinci mevsim; ay toplama zamanıdır...”
“Birgi’ye Bakmak” önemli bir kent monografisi örneği ve bu tür denemelere ne kadar gereksinim duyduğumuzun da bir kanıtı...

ÜZGÜNÜM FAZIL SAY...
Fazıl Say, Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğünü sosyal medyada paylaştığı için cezalandırıldı!
Say, kararın ardından “Mahkeme sonucu çıkan karar için yurdum adına çok üzgünüm. İfade özgürlüğü açısından hayal kırıklığına uğradım. Hiçbir suçum olmamasına rağmen ceza almış bulunmam şahsımdan çok, Türkiye’deki ifade ve inanç özgürlüğü adına kaygı vericidir" diye açıklamada bulundu.
Anlaşılıyor ki, ifade ve inanç özgürlüğü ileri demokraside kültür ve sanattan sorumlu yetkililer nezdinde “yargı kararları” ile sınırlı...
Bir şair olarak ben de üzgünüm...
Hem yurdum için, en çok da Ömer Hayyam için...

18 NİSAN 2013, BİRGÜN

Hiç yorum yok: