16 Şubat 2013 Cumartesi

BATIK GEMİDE BİR ŞAİR...


Nâzım Hikmet’in son nefesini verdiği evin bir küçük odası, çoğu “saçları sarı sarısı, kirpikleri mavi” son eşi Vera’ya armağanı küçük objelerle dolu... Duvarlarda Picasso’nun, Abidin Dino’nun, Rus ressamlarının tabloları... Salonun dört duvarını kuşatan komodinler üzerinde küçük votka kadehleri, porselen çay fincanları...
Odanın sokağa bakan penceresi önünde bir masa, masanın üzerinde “Olivetti” marka daktilo ve yanında Şilili şair Pablo Neruda’nın 2 Haziran 1963 tarihli, Nâzım’ı Şili’ye davet eden mektubu...
Fakat Nâzım, bu “mektub”u aldığının ertesi sabahı 07.20’de, sokak kapısından girer girmez yığılıp kalacak, bir daha bakamayacaktır hayatının aynasına...
İşte o mektup, o tarihten beri iki büyük şairin dostluğunun bir nişanesi olarak duruyor bugün de…
Tam on yıl sonra ise Neruda’nın Şili’de General Pinochet’nin iktidara geldiği askeri darbeden 12 gün sonra, 23 Eylül 1973’te prostat kanserinden öldüğü açıklanacaktır.
Oysa bugün Şili Komünist Partisi yetkilileri, şairin prostat kanserinden ölmediğini, doktoru tarafından yapılan ne olduğu belirsiz bir enjeksiyonun ardından kalp krizi geçirdiğini ileri sürmekte…
Bu nedenle de mezarının açılması gündemde…
Tarih unutmuyor çünkü...
Şairin ölümünün ertesi günü, yani 24 Eylül 1973’de “AFP’nin özel muhabiri Veronique Decoudu” yaşananları şöyle anlatacaktır:
“Büyük Şili şairi Pablo Neruda’nın cesedi, pazartesi günü öğleden sonra, Santiago yukarılarında, askeri cunta tarafından darmadağın edilmiş evinde bulunuyordu. Askerler sabah gün doğarken evde arama taramaya girişmişler, bu arada pencereleri kırmışlar, şairin yatağını delik deşik etmişler, dolapları kırıp dökmüşler, dergi ve kitapları yakmışlardı.” (Şili, Kara Darbe, s: 199)
Neruda’nın katafalkı cam kırıkları, yırtılmış fotoğraflar ortasında durmaktadır. Eşi Mathilda katafalkın yanında oturmakta ve bir camın ardından Neruda’nın yalnız yüzü görülmektedir.
Katafalkın yanında birçok Şilili şair de vardır.
İçlerinden biri konuşur: “Hepimiz batık gemiler gibiyiz.”
25 Eylül 1973’te de Neruda, Salvador Allende’yi övücü sözler eşliğinde, büyük bir kalabalık tarafından sonsuzluğa uğurlanacaktır.
Ve yazdığı son şiir “Satraplar”, “Arif Çağlar”ın Türkçesiyle o tarihlerde yazı işleri müdürlüğünü yaptığım “Yeni a” dergisinin eki olarak yayımlanacaktır:
“NIXON, FREI ve PINOCHET / bugüne, bu acı / eylül ayına dek / 1973 yılının / Bardoberry, Garrastazu ve Banzer ile beraber / aç çakalları / tarihimizin; kemiriyorlar / bayrakları / bunca kan, bunca ateşle / alınmış olan / serserice ağa-çiftliklerinde / cehennem baskıcıları, / satraplar, bin kez satın alınmış / ve kendilerini satmışlar, işbirlikçileri / New York kurtlarının.”
***
Bugün, Kadıköy Moda caddesindeki Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’nde, saat 19.00’da Nevzat Doğan ile birlikte “Tevfik Fikret’te Şiir ve Muhalefet” üzerine bir söyleşi yapacağız. Meraklıları bekliyoruz.

14 ŞUBAT 2013

Hiç yorum yok: