Ülkede maraza çıkarmak için konu mu yok?
Geçen haftadan beri de AKP Bitlis “meb’us”u bir zatın Eyüp’teki “Piyer Loti
Tepesi”nin adının “İdris-i Bitlisi” olarak değiştirilmesi önerisi
tartışılıyor.
Doğrudur, edebiyatımızın şiiri ve
kişiliği ile “erdem anıtı” Tevfik Fikret, Piyer Loti’yi Türkiye’yi ve Türkçeyi
bilmeyen bir “şarlatan” olarak tanımlamıştır.
Loti’nin ünlü romanı “Aziyade”yi “Dilimizde böyle bir isim yok, ancak
sözcük var, bunun yalnız ‘A’sı ziyade” (A’sı fazla) diyerek hicveder.
Nâzım Hikmet’e göre de Loti, “Çürük Fransız kumaşlarını / yüzde beş yüz ihtikârla
şarka satan” bir “Fransız zabiti”dir.
Ama bu ülkede hiç kimse AKP’li “meb’us”
gibi, Loti’nin “eşcinsel”liğini diline dolamamıştır. Çünkü bilim ve sanat
adamları “kişisel tercih”leri ile değil, yaptıkları ve ürettikleri yapıtlar ile
gündeme gelirler.
Üstelik bu “sade yurttaş”lar için de
geçerlidir.
Herkesin kişisel tercihinden kime ne?
“Tepe”nin asıl özelliği, yıllardır orada
bir “kahvehane”nin bulunmasından geliyor.
Hatta adı, “Piyer Loti Kahvesi” ile
özdeşleşmiş durumda…
Peki, tarihsel belgelere göre nedir bu
“kahve”nin geçmişi?
Mehmet Nuri Haskan iki ciltlik “Eyüp
Tarihi”nde “kahve”nin tarihini şöyle özetliyor: (Türkiye Turing Turizm
İşletmeciliği Vakfı, 1993, s: 77)
“Piyer Loti Kahvesi İdrisköşkü’nde ve
Balmumcu sokağı ile Karyağdı’nın birleştiği yerdedir.
Kahvenin ve yanındaki iki katlı ahşap
binanın ilk sahibi Rabia Kadın olduğundan kahveye Rabia Kadın ya da Kadın
Kahvehanesi denirdi. Rabi Hanım 1762’de vefat ediyor.
Kahveyi 1880 tarihlerinde, aynı zamanda
mahallenin bekçisi de olan Ragıp Ağa işletiyor.
Ragıp Ağa’yı şöyle anlatıyor Reşat Ekrem
Koçu:
“Ragıp Ağa o tarihlerde kırkını aşkın,
başında ağabani sarıklı fes, beyaz ve kollu bir yelek giyer, beyaz şalvar
üstünde beyaz Sakız kuşağı sarar, ayaklarında beyaz çorap, katır kundura. (...)
Hoşsohbet, ehli dil, kaleder, geçen asrın büyük Fransız edibi ve ünlü Türk
dostu Piyer Loti’nin gönlünü almasını bilmiş bir adamdı.”
Kahvehane daha sonra Râgıb Ağa’nın
(fesleğen saksısı tabir edilen fesiyle ünlü) çırağı Seyfullah tarafından
devralınıyor. (Jak Deleon: Anıtsal İstanbul, Remzi Kitabevi, 2009, s: 82)
Ondan da Kambur Halit, sonra Yakup,
Yakup Ağa’nın ardından da kahveyi 1926’dan 1955’e, oğlu Kadri ile birlikte Haşim
Dağdeviren işletecektir.
Kahvenin ve yanındaki binanın
1950’lerden sonraki sahibi Feshane Fabrikası İşletme Müdürü emekli binbaşı
Sıtkı Bey olacaktır.
Haşim Dağdeviren ise Sıtkı Bey ile
anlaşamadığından 1955’te Piyer Loti Kahvesi’ni terk edecek; 1964’te pek harap
durumdayken Sabiha Tansuğ tarafından kiralanacaktır.
Jak Deleon’a göre, “Sabiha Tansuğ,
kiraladıktan kısa süre sonra satın aldığı kahvehaneyi restore ettirerek bir divanhane
mangalı ve fıskiyeli havuzla tezyin edecek, Piyer Loti’nin büstünü yaptırarak
sundurmaya yerleştirecektir. Loti’nin kullandığı söylenen mavi sırçadan kulpsuz
kahve fincanının, şark kahvehanesi tarzında döşenen mekânda bir süre
sergilendiği de anlatılır.
Yine Deleon’un yazdığına göre, Piyer
Loti Kahvehanesi, 1979’da Nedim Altıntoprak tarafından satın alınmış ve sahibi
bugüne kadar değişmemiştir.
Ve bir not daha: Bu arada da halk şairi
Kahveci Bitlisli Ali Çamiç Ağa, Piyer Loti Kahvehanesi’nin yeniden doğuşunu
dizeleriyle ölümsüzleş kılmıştır, ki o tepede “İdris-i Bitlisi”nin bir tas
ayran içtiği bile meçhul. Bitlisli halk şairi Bitlisli Ali Çamiç ise hiç olmazsa
şiirini yazmış…
Piyer Loti Kahvesi’nin Bitlis ile
bağlantısı da bu olsa gerek…
ŞAİRİN
NOT DEFTERİ
*Kırklareli Üniversitesi, çocuk
edebiyatı kültürüne katkıları ve çocuk edebiyatı eserleri çerçevesinde Mustafa
Ruhi Şirin’e fahri doktora verecek. 18 Haziran 2012 Pazartesi günü saat
15.00’te gerçekleşecek tören sonrasında Şirin, “Çocuklar ve Anayasa” üzerine
bir konuşma yapacak.
*Endüstriyel Tasarımcılar Meslek
Kuruluşu Derneği’nin “ETMK Geçmişten Günümüze Beyoğlu’nda Tasarım
Sergisi” geçen Salı günü Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’nde açıldı.
*Halkbank’ın Anadolu’nun kültürel
mirasını belgelemek amacıyla 15 farklı bölgenin tarihi çarşılarına tanıklık
eden “Çarşılarla Anadolu” başlıklı fotoğraf sergisi dün
Kapalıçarşı’da açıldı.
KEDER
Suya su dedim, toprağa toprak
sevince sevinç, kedere keder
ne dedimse hayatıma yazdım
Sahi, sana ne dedim yalnızlığım?
14 HAZİRAN 2012, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder