17 Haziran 2012 Pazar

PİYER LOTİ KAHVESİ KİMİN?


Ülkede maraza çıkarmak için konu mu yok? Geçen haftadan beri de AKP Bitlis “meb’us”u bir zatın Eyüp’teki “Piyer Loti Tepesi”nin adının “İdris-i Bitlisi” olarak değiştirilmesi önerisi tartışılıyor.  
Doğrudur, edebiyatımızın şiiri ve kişiliği ile “erdem anıtı” Tevfik Fikret, Piyer Loti’yi Türkiye’yi ve Türkçeyi bilmeyen bir “şarlatan” olarak tanımlamıştır.  Loti’nin ünlü romanı “Aziyade”yi “Dilimizde böyle bir isim yok, ancak sözcük var, bunun yalnız ‘A’sı ziyade” (A’sı fazla) diyerek hicveder.   
Nâzım Hikmet’e göre de Loti, “Çürük  Fransız kumaşlarını / yüzde beş yüz ihtikârla şarka satan” bir “Fransız zabiti”dir.
Ama bu ülkede hiç kimse AKP’li “meb’us” gibi, Loti’nin “eşcinsel”liğini diline dolamamıştır. Çünkü bilim ve sanat adamları “kişisel tercih”leri ile değil, yaptıkları ve ürettikleri yapıtlar ile gündeme gelirler.
Üstelik bu “sade yurttaş”lar için de geçerlidir.
Herkesin kişisel tercihinden kime ne?
“Tepe”nin asıl özelliği, yıllardır orada bir “kahvehane”nin bulunmasından geliyor.
Hatta adı, “Piyer Loti Kahvesi” ile özdeşleşmiş durumda…
Peki, tarihsel belgelere göre nedir bu “kahve”nin geçmişi?
Mehmet Nuri Haskan iki ciltlik “Eyüp Tarihi”nde “kahve”nin tarihini şöyle özetliyor: (Türkiye Turing Turizm İşletmeciliği Vakfı, 1993, s: 77)
“Piyer Loti Kahvesi İdrisköşkü’nde ve Balmumcu sokağı ile Karyağdı’nın birleştiği yerdedir.
Kahvenin ve yanındaki iki katlı ahşap binanın ilk sahibi Rabia Kadın olduğundan kahveye Rabia Kadın ya da Kadın Kahvehanesi denirdi. Rabi Hanım 1762’de vefat ediyor.
Kahveyi 1880 tarihlerinde, aynı zamanda mahallenin bekçisi de olan Ragıp Ağa işletiyor.
Ragıp Ağa’yı şöyle anlatıyor Reşat Ekrem Koçu:
“Ragıp Ağa o tarihlerde kırkını aşkın, başında ağabani sarıklı fes, beyaz ve kollu bir yelek giyer, beyaz şalvar üstünde beyaz Sakız kuşağı sarar, ayaklarında beyaz çorap, katır kundura. (...) Hoşsohbet, ehli dil, kaleder, geçen asrın büyük Fransız edibi ve ünlü Türk dostu Piyer Loti’nin gönlünü almasını bilmiş bir adamdı.”
Kahvehane daha sonra Râgıb Ağa’nın (fesleğen saksısı tabir edilen fesiyle ünlü) çırağı Seyfullah tarafından devralınıyor. (Jak Deleon: Anıtsal İstanbul, Remzi Kitabevi, 2009, s: 82)
Ondan da Kambur Halit, sonra Yakup, Yakup Ağa’nın ardından da kahveyi 1926’dan 1955’e, oğlu Kadri ile birlikte Haşim Dağdeviren işletecektir.
Kahvenin ve yanındaki binanın 1950’lerden sonraki sahibi Feshane Fabrikası İşletme Müdürü emekli binbaşı Sıtkı Bey olacaktır.
Haşim Dağdeviren ise Sıtkı Bey ile anlaşamadığından 1955’te Piyer Loti Kahvesi’ni terk edecek; 1964’te pek harap durumdayken Sabiha Tansuğ tarafından kiralanacaktır.
Jak Deleon’a göre, “Sabiha Tansuğ, kiraladıktan kısa süre sonra satın aldığı kahvehaneyi restore ettirerek bir divanhane mangalı ve fıskiyeli havuzla tezyin edecek, Piyer Loti’nin büstünü yaptırarak sundurma­ya yerleştirecektir. Loti’nin kullandığı söylenen mavi sırçadan kulp­suz kahve fincanının, şark kahvehanesi tarzında döşenen mekânda bir süre sergilendiği de anlatılır.
Yine Deleon’un yazdığına göre, Piyer Loti Kahvehanesi, 1979’da Nedim Altıntoprak tarafından satın alınmış ve sahibi bugü­ne kadar değişmemiştir.
Ve bir not daha: Bu arada da halk şairi Kahveci Bitlisli Ali Çamiç Ağa, Piyer Loti Kahvehanesi’nin yeniden doğuşunu dizeleriyle ölümsüzleş kılmıştır, ki o tepede “İdris-i Bitlisi”nin bir tas ayran içtiği bile meçhul. Bitlisli halk şairi Bitlisli Ali Çamiç ise hiç olmazsa şiirini yazmış…
Piyer Loti Kahvesi’nin Bitlis ile bağlantısı da bu olsa gerek…

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

*Kırklareli Üniversitesi, çocuk edebiyatı kültürüne katkıları ve çocuk edebiyatı eserleri çerçevesinde Mustafa Ruhi Şirin’e fahri doktora verecek. 18 Haziran 2012 Pazartesi günü saat 15.00’te gerçekleşecek tören sonrasında Şirin, “Çocuklar ve Anayasa” üzerine bir konuşma yapacak.
*Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu Derneği’nin “ETMK Geçmişten Günümüze Beyoğlu’nda Tasarım Sergisi” geçen Salı günü Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’nde açıldı.
*Halkbank’ın Anadolu’nun kültürel mirasını belgelemek amacıyla 15 farklı bölgenin tarihi çarşılarına tanıklık eden “Çarşılarla Anadolu” başlıklı fotoğraf sergisi dün Kapalıçarşı’da açıldı.

KEDER

Suya su dedim, toprağa toprak
sevince sevinç, kedere keder
ne dedimse hayatıma yazdım

Sahi, sana ne dedim yalnızlığım?

14 HAZİRAN 2012, BİRGÜN

Hiç yorum yok: