Aziz Nesin’in 2 Aralık 1960’da kaleme aldığı “günce”sinden aktarıyorum:
“Vatan gazetesi, benden bir mizah romanı
istedi. İşte bütün zorluk burdan başlıyor. Bir mizah firması kurmuşum. Herkes
bu firmadan mizah istiyor, mizah da mizah... Oysa mizah romanı diye bir roman
türü yok.”
Fakat Aziz Nesin yine de bir roman
yazmaya karar verir.
Adı da “Vilayet İstiyoruz!” olacaktır.
1959 yılında bir yurt gezisinde kafasına
takılır bu konu...
Ekonomiyi olumlu bir yöne çeviremeyen
Demokrat Parti iktidarı, oy avlamak için türlü yollara girmiştir. (Günümüze ne
kadar da benziyor.)
Bunlardan biri de ilçeleri vilayet yapmak
vaadidir.
İşte Nesin, o yurt gezisinde gördüğü
gülünç olayları romanına aktarmak niyetindedir.
Oysa o günler, “bunalımdan patlayacak”
haldedir ve yazmaya karar verdiği romanına bir türlü başlayamaz.
Öte yandan daha yazmadığı romanını 10 bin
liraya satmış, bunun beş bin lirasını da peşin almıştır.
10 bin lira o günler büyük paradır.
Bu para da Nesin’i ürkütmektedir.
“Çünkü Vatan
gazetesi, 10 bin lira verdiği romanın kendisine çok okur kazandıracağını umuyor
ve çok büyük reklam masrafına girişiyordu: Afişler, radyo ilanları,
reklamlar...”
Ayrıca “bu romanın başarılı olması başka gazetelerin de roman istemesine yol
açabilirdi.”
“Çünkü” diyor
Nesin, “benim niyetim, gazetecilikten,
fıkra yazarlığından kurtulmaktır. Fıkra yazarlığı, verimsiz bir alan... Yazı,
24 saatte sönüp gidiyor. Ben fıkracılıktan kazandığım yılda 42 bin lirayı,
yılda iki-üç roman yazarak kazanmak istiyorum.”
Gerçi Aziz Nesin, o romanını yazamadı,
ama yıllar sonra Anadolu’nun birçok ilçesi vilayet statüsüne kavuştu. (Aynı
uygulamalar bugün de sürmekte, kimi kasabalar il, iller kasabaya
dönüştürülerek…)
Statüsü bozulanlar ise yazarlar,
özellikle de romancılar oldu.
Şairlerin para kazanmadığı ise ayrı bir
konu...
Düşünsenize, bugün hangi gazete bir
romancımıza, üstelik de telifinin yarısını verip ayrıca büyük reklam
kampanyalarına girerek bir roman ısmarlamak niyetini gösterebiliyor? (Kimi
yayınevlerinin, romancı geçinenler izin PR çalışmaları ise ayrı bir konu.)
Edebiyat, medyadan dışlandı çünkü...
Öyle olmasa, dünün köşe yazarlarından
daha çok para kazanan romancılar nerede şimdi?
Gazeteciliğe adım atan hemen herkesin ilk
ve tek amacı, hemen bir gazetede “köşe” kapmak değil mi?
Aziz Nesin’in anlattıkları “yazılı
basın”dan “görsel medya”ya geçişimizin de bir hazin hikâyesi...
Diyeceksiniz ki, yazılı basında artık
“tefrika” geleneği kalmadı, onun yerini artık televizyon “dizi”leri aldı.
Doğrudur...
Ama Aziz Nesin’li yılları köşesinden
kıyısından da yaşamış biri olarak hem Aziz Nesin’i, hem o günlerin özlemini de
çekmiyor değilim.
18 AĞUSTOS 2016, BirGün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder